Sezgi Yanıltır

Sezgi-Yanıltır
Sezgi Yanıltır

Ahmet sakin, düzenli, çalışkan ve kendini fazla ortaya koymayan biridir. Sizce Ahmet hangi işi yapmaktadır? Satıcılık mı, kütüphanecilik mi?

Hiç şüphesiz bir kütüphanede çalışmanın kendi halinde ve sakin biri için daha uygun olduğunu düşünmek çok kolaydır. Ancak bu noktada bulunduğunuz yerde kaç kütüphane olduğunu ve satış işine ihtiyaç gösteren kaç iş alanı olduğunu düşünün. Kaç kütüphaneci, kaç satıcı tanıdığınızı gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Bir de satış işinde çalışanların ne kadarının gerçekten satıcı profiliyle uyumlu olduğu konusundaki izleniminizi hatırlayın. Bu koşulları hesaba katmadan yapılan tahminlere, “temel oranı göz ardı etmek” denir.

Temel Oran

“Temel oran” (base rate) herhangi bir durumda tüm olasılıkları bilmeyi veya en azından hesaba katmayı tanımlayan kavramdır. Yukarıda sıralanan olasılıkları hesaba katarak yeni bir değerlendirme yaparsanız, size yakın zamanda bir şey satan veya satmaya çalışan birinin Ahmet olduğunu fark edersiniz. Sezgi, beynin kısa ve yerleşik yolları kullanarak yaptığı, yoğunlaşmış ve hızlı karar sürecidir. Buna “kısa yol” veya “kestirme” de diyebiliriz. Bu süreç, hisseden beyin denetimi ele aldığında ve kişi farkında olmadan işler. Bu bütünleştirici (integrative) etkinlik sonucu verilen kararlar bazen, kişinin de nedenlerini açıklamakta zorluk çektiği, son derece isabetli sonuçlar verir ve hayret uyandırır. Böylece kişinin kararlarına olan güvenini de artırır. Oysa kestirme yollar kullanılarak verilen bu kararlar gizemli bir gücün değil, son derece karmaşık ve hızlı bir sürecin sonucudur. Bilgisayarın çalışma ilkelerine benzetmek gerekirse, bu durum bir “zihinsel eşleştirme”dir. Birçok meslek sahibi, örneğin on yıllık mesleki deneyime sahip hekimler, hastayla ilgili kararlarını ilk birkaç saniye içinde ve yüzde doksanın üzerinde isabetle verir. Bir bakıma sorun, bu isabet aralığına rastlamayanlarla ilgilidir.

Bazı araştırmacılar duygu ve sezginin birbirinden ayrılamayacağını, deneyimlerin bilgi ve duygu olarak depolandığını kabul eder. Yeni deneyim bir bilgiyi değil, duyguyu tetikler ve bunun sonucunda belirli bir tepki verilir. Bu nedenle daha önce belirttiğimiz, beynin duygularla ilgili bölgeleri hasar görmüş kişiler en basit konularda bile karar vermekte zorluk çeker.

Hızlı ve Yanlış

Ancak sezgiler insanı kararlarında büyük hatalara da sürükleyebilir. Bu konuda Myers’in yaptığı ilginç bir deney vardır (1). Dileyen okur bu deneyi kendisi de yapabilir. Bir dosya kâğıdını ikiye katlayın. Aynı işlemi, 42 kere yapmanız halinde kalınlığın ne olacağını kestirmeye çalışın. Arkadaşlarınızla bu uygulamayı yaparken, birbirlerinden etkilenmemeleri için cevapları önce bir kâğıda yazdırın (Cevabı yazının sonunda bulacaksınız).

Şu soru oldukça basittir. Bir top ve raket 1100 liradır. Raketin fiyatı topun fiyatından 1000 lira fazladır. Topun ve raketin fiyatı tek tek kaç liradır?

Bir de şunu düşünün: Patronunuz sizi çağırdı ve iki seçenek sundu. “Bugünden başlayarak bir ay süreyle, her gün 10.000 lira mı almak istersin, yoksa bugün 1 TL, yarın 2 TL, üçüncü gün 4 TL, dördüncü gün 8 TL alacak şekilde katlanarak bir ayı bu şekilde mi tamamlamayı tercih edersin?” Fazla düşünmeden cevap vermesi istenen kişilerin büyük çoğunluğu gibi, siz de birinci seçeneği tercih ederseniz, elinize geçecek tutar, öngördüğünüz gibi, 310 bin liradır. Ancak ikinci seçeneği tercih edenlerin 1 milyarın üzerinde bir gelirin sahibi olacağını duyduğunuzda şaşırmayın. Sezgiler, insanların büyük çoğunluğunda, üstel büyümeye eğitimli olmadığımız için önemli hatalara neden olur.

Bir başka araştırmada deneklerden, fMRI’a bağlı olarak, futbol ve tiyatro gibi yüksek ve düşük deneyime sahip oldukları alanlarda karar vermeleri istenmiştir. Deneklerin bilgi ve deneyim sahibi oldukları ve olmadıkları konularda karar verirken beyinlerinin farklı bölgelerinin etkin duruma geçtiği görülmüştür (**)

Duygu odaklı liderlerin sezgisi ile belirli bir alanda uzman olan kişilerin sezgisi farklıdır. Uzmanlar öğrenme ve deneyime bağlı sezgi geliştirirken, liderler duygular tarafından daraltılmış daha ilkel sezgilerinden yararlanır. Uzmanlar birikimlerinin olduğu konuda geniş bir veri tabanındaki kalıpları ve bilgileri organize eder ve hızlı bir eşleştirme yaparken, liderler çok kere o sıradaki ihtiyaç ve beklentilerine dönük çıkarımlarda bulunur. Bunun sonucunda geçmişte başarılı olmalarını sağlayan “kararlılık” özelliği, koşulların değişmesi sonucunda ortaya çıkan yeni durumda geçerli olmayan hatalı kararlar doğurur.

Algı Sezgiyi Yönlendirir

Hisseden beyin, çelişkileri 250 milisaniyelik bir zamanda algılar. Restoranda arka masada arkadaşıyla konuşan bir erkek sesinin, “Ben hamileyim,” dediğini duyduğumuzda, beynimizde bu mesajda bir terslik olduğuyla ilgili bir algı oluşur. Bunun sebebi beynimizin belirli bir tutarlılık ve düzen aramasıdır. Bu düzen ihtiyacı öngörülerimizi de etkiler. Bir başka masada kızgın bir insanın yüzünü gördüğümüzde hiç düşünmeden, saçlarının rengini algıladığımız hızda, kızgın olduğunu anlar, sert bir üslupla konuşacağını da tahmin ederiz. Sezgiyi anlamak için algıyı anlamaya ihtiyaç vardır. Algı için geçerli olan ilkelerin hepsi sezgi için de geçerlidir. Çünkü algı bir öngörüyü de beraberinde getirir ve sezgilerimiz algılarımız tarafından şekillendirilir. Şimdi şöyle bir örnek düşünün: Beş yıldızlı bir tatil otelinde altı yaşında bir çocuk asansöre biner ve hoparlörden gelen müzikle dans etmeye başlar. Asansörde bulunan bir yetişkin çocuğun bu doğal enerjisinden etkilenir ve şöyle der: “Çocuk olmak harika bir şey değil mi?” Çocuk hiç düşünmeden kesin bir cevap verir: “Benimki facia.”

Bu noktada ne düşünürsünüz? Çocuk ne demek istemiş olabilir? Kısa bir süre durun ve aklınıza gelen senaryo ve seçenekleri zihninizde canlandırın. Sonra alt paragrafa geçin.

Çocuk sözünü tamamlar tamamlamaz, elini gösterir ve “Bir burada, bir burada,” diyerek parmaklarının arasındaki iki yara izini işaret eder. Sonra dizini gösterip, “Bir de burada,” der. Sizin tahmininiz gerçekte olup bitenle ne kadar örtüşüyor?

Düzen Arayışımız Yanlış Seçimler Yaptırır

“Sevgili Abbey, kısa bir süre önce sekizinci kızımı doğurdum. Oysa doktorum bana yedi kız çocuğu doğurduğum için, bir kız çocuk daha doğurma ihtimalinin yüzde bir olduğunu söylemişti. Hayallerim yıkıldı, çok mutsuzum.”

ABD’de bir gazetenin Güzin Abla benzeri köşesine gelen bu mektupta, hastasını yönlendiren doktorun verdiği güvence, insanların karar verirken yaptıkları düşünce hatalarının güzel bir örneğidir. Doktor, yeni doğacak bebeğin istatistiği düzelteceğini öngörmüştür.

Şimdi Kahneman ve Tversky’nin(2) üniversite eğitimli deneklerine sordukları şu soruya cevap verin: “Bir şehirde altı çocuklu tüm ailelerle görüşüldü. Yetmiş iki ailede erkek ve kız çocukların doğum sırasının KEKEEK olduğu görüldü. Sizce görüşülmüş aileler içinde çocuklarının doğum sırası EKEEEE olanların sayısı nedir?”

Bu soruya cevap verenlerin yüzde sekseni, ikinci doğum sırasının ilkinin ancak yarısı oranında gerçekleşeceğini söylemiştir. Çünkü ilk doğum sırası toplumdaki genel cinsiyet dağılımını temsil etmektedir. Oysa ikinci dizideki bire beş oran, geneli daha az temsil etmektedir. Katılımcıların, ikinci dizinin görülme ihtimalinin genel istatistiği etkilemeyecek düzeyde olması gerektiğini düşündükleri söylenebilir.

Her iki örnekte de yapılan hata ortaktır. Çünkü her doğum bağımsız bir olaydır ve doğacak çocuğun kız ve erkek olma olasılığı her zaman bire birdir. Beynimizin hızlı karar verirken kullandığı kısa yollar, ister istemez önyargılardan hareket eder. Hisseden beyin tarafından yürütülen sezgisel düşünce, insan zihninde var olan kalıpları, kural ve yolları kullanır.

Sonuç

Gündelik hayatımızda işleme kapasitemizin çok üzerinde bilgi ve uyaran ile karşılaşırız. Bu nedenle geçmiş deneyimlerimize dayanan kısa yollar kullanırız. Bu kısa yollar bir taraftan hayatımızı kolaylaştırırken, diğer taraftan önemli hatalara neden olan karar ve seçimler yaptırır. Bunlardan bütünüyle kaçınmak mümkün olmasa da atılacak ilk adım, sezgilerimiz konusunda şüphe duymak olabilir. Size sunulan bir teklif çok çekici görünüyor ve hemen cevap vermeniz için sıkıştırılıyorsanız, muhtemelen duygularınız yatıştığı zaman, o sırada fark edemediğiniz birçok şeyi fark edeceksiniz. Yukardaki sorunun cevabını da, kolaycılığı önlemek için buraya aldık: Bir dosya kâğıdının kalınlığı milimetrenin onda biridir. 42 katlamadan sonra kâğıdın kalınlığı, Dünya ve Ay arasındaki mesafeye, 51. katlamada ise Güneş’e ulaşır. Sezgilerimiz bize doğrusal artışlar konusunda rehberlik edebilir, ancak üstel artışlar konusunda ileri derecede yanıltıcı olur.

(*) Bu yazı Remzi Kitabevi’nden yayınlanan “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker” kitabından değiştirilerek alınmıştır.

(**) Denekler bilgi ve deneyim sahibi oldukları konularda karar verirken beynin ventro medial prefrontal korteks, basal gangliyonlar ve amigdal bölgeleri; düşük bilgi ve deneyime sahip oldukları konularda ise lateral prefrontal korteks, posterior parietal korteks ve hipokampus bölgelerinde etkinlik ortaya çıkmaktadır.

Kaynaklar:

  1. Intuition: its powers and perils [İnternet]. Uygun erişim: http://www.davidmyers. org/Brix?pageID=84
  2. Kahneman D, Tversky A. Subjective probability: a judgmenet of representative- ness. Cognitive Psychology 1972; 3: 430-454.
yazar avatarı
Prof. Dr. Acar Baltaş

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.