Kariyer Dergisinde Acar Baltaş
|Kararın Nöro Anatomisi I
Aristoteles insanın “akıllı hayvan” olduğunu söylemiştir. William Shakespeare, Hamlet’te insanı, “akıldan yana soylu, sonsuz yeteneklerle donatılmış” olduğunu yazmıştır. Klasik ekonomistler, Stuart Mill ve Adam Smith, insanların kararlarını kendilerine dönük yararı “maksimize ederek” vereceklerine inanmışlardı. Buna karşılık Bertrand Russell, İngilizlere özgü ince mizahıyla; “İnsanın akıllı bir hayvan olduğu söylenir. Hayatım boyunca bunun kanıtlarını aradım ancak bulamadım” demiştir.
İnsanların tehlike, tehdit, risk, kriz, haz, menfaat gibi hayatın kritik zamanlarında aldıkları kararlara bakılacak olursa; Bertrand Russell’ın görüşündeki haklılık payı üzerine düşünmekte yarar vardır. Bu yönde düşünmeye de insan beyninin anatomisi üzerinden başlamak yerinde olur.
Beynin gelişmesini yaklaşık 500 milyon yıl önce tamamlamış ilk yapısı arka (veya alt) beyindir. Bu bölge sürüngenlerle ortak olan yapıdır ve solunum, vücut sıcaklığı, beden sıvıları ve kendi kendine çalışan (solunum, kalp vurumu vb) sistemlerden sorumludur. Bu yapının üzerinde yer alan orta beyin bölgesi ise görme ve işitme duyularını koordine eder; tehlike, tehdit ve haz konusundaki röle (aktarma) istasyonlarını barındırır. Bunların üstünde yer alan ön beyin (prefrontal bölge) ise insana özgü olan okuma, yazma, hesap yapma, sembolizasyon, akıl yürütme gibi işlevleri barındırır.
İnsanın Dünya sahnesinde çıkışı birkaç yüz bin yıl, dil, soyutlama, bilinçli düşünce ve nihayetinde kültürün ortaya çıkışı ise elli bin yıllık bir süreyi geçmez. Tarih kitaplarında okunduğumuz cilalı taş devrinin bugünden yaklaşık 7000, maden devrinin ise 5000 yıl öncesine dayandığını hatırlamakta yarar vardır.
İki Beyin
İnsanların karar verme süreçlerini anlamak için beyinin içine girmek gerekir. Beyin araştırmaları günümüzde fMRI (functional magnetic resonance imaging) adı verilen bir araçla yapılmaktadır. Bu araç, beyinde belirli durumlarda meydana gelen kan akımını saptar ve görüntüye dönüştürür. Davranışsal ekonomi uzmanı George Loewenstein; “beynin büyük bölümü bilinçli düşünmekten çok, otomatik süreçlerin etkisi altındadır. Bu nedenle beyinde gerçekleşen işlemlerin büyük çoğunluğu düşünerek değil, duyguların etkisi altında gerçekleşir” demiştir. Bu saptamadan yüz yıl önce de Amerikalı gazeteci ve yazar Ambrose Bierce; aynı fikri “beyin düşündüğümüzü sandığımız organdır” şeklinde ifade etmiştir. İnsan beyni evrim süreci içinde, hayatını kolaylaştıran “şey”lere yönelmek, zararlı görünenlerden de kaçınmak üzere yapılanmıştır. İnsan beyni verdiği tepkileri ve aldığı kararları iki ayrı bölgede işlemden geçirir. Bunlardan birincisi, beynin gelişim açısından daha eski bir bölgesi olan alt ve orta beyin yapılarının etkili olduğu, “hisseden beyin”; diğeri ise konuları irdeleyen “düşünen beyin”. Beynin tabanında yer alan eski yapı, hızlı, güçlü ancak tepkisel ve dolayısıyla “akılsız”dır. Buna karşılık daha üstte yer alan irdeleyici düşünen beyin, yavaş, zayıftır ve kendini “akıllı” sayar.
Tehlike, tehdit, risk, kaygı, ödül, haz, refah vaad eden uyaranlar karşısında kararlar hızlı ve güçlü olan hisseden beyinden çıkar ve daha sonra kuvvetli gerekçelerle desteklenmek üzere irdeleyen ve “düşündüğünü düşünen” (zanneden) beyin bölgesine havale edilir.
İnsanların duygularının sağ beyinde, mantıklı düşünme süreçlerinin de sol beyinde olduğu yönündeki yaygın görüş sadece sınırlı ölçüde geçerlidir. Çünkü insanın sahip olduğu iki tür düşünce süreci, beynin sağı ve solu tarafından yönetilmekten çok, aşağı ve yukarıdaki yapıları tarafından yürütülür.
Hisseden beyin
“Hisseden” adını verdiğimiz refleksif düşünce süreci esas olarak beyin kabuğunun (serebral korteks) altındadır. Beyin kabuğu duygusal sistem için de kritik bir işleve sahip olmakla beraber, duygularla ilgili birçok süreç evrimsel gelişimin daha eski dönemlerinde gelişmiş olan bazal ganliyonlar ve limbik sistemde gerçekleşir. Limbik sistem beynin iç ortasındaki ağsı yapıya verilen isimdir. Bu bölge yiyecek, içecek, sosyal statü, cinsellik, para gibi insana haz veren şeyleri tanımak ve onları yönetmek konusunda önemli bir role sahiptir.
Bu bölge dış dünyadan gelen ve haz vadeden uyaranlar için bir ilk değerlendirme ve röle (aktarma) istasyonudur. Bu bölgenin beyin kabuğu ile milyarlarca bağlantısı vardır ve mesaj buradan beyin kabuğuna gönderilir.
Bütün memelilerin limbik sistemi vardır ve bu sistemin görevi, beyinde flaş ışığı yakmaktır. Çünkü canlı hayatını sürdürmek için tehlikeden (kendine sıkıntı veren) ve riskli uyaranlardan hızla uzaklaşmak; buna karşılık haz veren ve ödül vadeden uyaranlara yönelmek eğilimindedir.
Limbik yapı içinde bulunan amigdal (badem) çekirdek ve talamus’a uzanan görüntü, ses ve koku uyaranları bu bölgelerde şimşek hızıyla hoş (yararlı, iyi) ve nahoş (zararlı, kötü) olarak değerlendirilir. Bu değerlendirme korku veya haz duyguları oluşturarak canlının eyleme geçmesini (motive eder) sağlar.
Hisseden (refleksif) sistem o kadar hızlı çalışır ki, bilinçli beynimizin devreye girmesi çok kere tepki verildikten sonra gerçekleşir. Yaşanan gerçek tehlikelerde bu alarm sistemi saniyenin onda biri kadar bir zamanda devreye girer. Bazı araştırmacılar bu sisteme birinci sistem adını vermişlerdir.UCLA’dan Mathew Lieberman, “birçok karar ve yargılarımızın” bu sistem tarafından şekillendiğini belirtir. İnsanlar çevrelerine çok kere başlangıçtaki duyumlarına bağlı olarak, sezgileriyle tepki verirler. Ayrıntılı analitik inceleme ancak bir numaralı sistemin bize sezgi oluşturmak için yeterli bilgi veremediği durumlarda gerçekleşir.
Hisseden sistemin işleyişinde, risk ve ödüle giden belirli kalıp ve işaretleri tanımak, karşılaşılan insanların kişilikleriyle ilgili karar vermek gibi farklı sorunları değerlendiren birçok yapı devreye girer. Bütün bu işleyişin ortak özelliği hızlı, otomatik ve bilinçli düşünce düzeyinin altında yer almasıdır.
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsünden Colin F.Camerer, hisseden beyni şu şekilde tanımlamaktadır: “Hisseden beyin hızlı fakat yordamsız kararlar veren bir bekçi köpeği gibidir. Hırsıza her zaman saldırır, ancak bazen postacıyı da ısırdığı olur.”
Bir sonraki ay yazma kaldığımız yerden devam edecek ve sizlerle davranışları, kararları ve insanların uzun vadeli amaçlarını denetleyen yönetim merkezi olarak gören yapan “düşünen beyin”le ilgili paylaşımlarda bulunacağım.