BEST Dergisinde Acar Baltaş
|KAPTIRIP GİDİNCE
Doksanlı yılların sonuydu, yakın bir arkadaşımla bir akşam sohbet ediyorduk. Bana borsadan para kazanmanın ne kadar kolay olduğunu anlatıyordu. Bunun için yapılması gereken tek şeyin, ekranda gösterdiği grafikleri anlamak olduğunu söylemişti. Ona göre bu çizgileri anladıktan sonra her şey çok basitti. Ben onun işaret ettiği çizgilerden bir şey anlamamıştım, ama o sıradaki özgüvenine gıpta ettiğimi hatırlıyorum.
Benim arkadaşımın hikayesinde olduğu gibi, kısa zamanda hatırı sayılır miktarda para kazanmak insanın özgüvenini uçurur ve daha fazla yatırım yapmak konusundaki cesaretinin sınırlarını ufuk çizgisine taşır. Yüksek miktarda paranın verdiği sarhoşlukla uçan kişi, “başkalarının parasıyla” yatırım yaptığı duygusunu yaşar. “Başkasının parasıyla oynamak”, kumarbazların çok aşina oldukları bir kavramdır. Kumarbazlar paralarını zihinsel olarak iki ayrı kefeye koyarlar. Birinci kefede kendilerinin, ikinci kefede de oyun süresinde kazandıkları para yer alır ve bu ikinci kefedeki parayla çok daha atak ve cesaretli hareket ederler. Bunun sonucunda da kazanılan parayla alınan riskler de artar. (“Zihinsel Muhasebe” yazımızda bunun kavramsal temelini ve işleyiş sürecini örneklerle anlatmıştık).
Borsada görülen ve arka arkaya gelen hızlı yükseliş “ralli” olarak adlandırılır. Böyle bir ralli sırasında gelecekle ilgili öngörüler çok iyimserdir. Birbirini tekrarlayan bütün kalıplarda olduğu gibi, ard arda yüksek miktarlarda para kazanmak, aynı durumun devam edeceği duygusunu doğurur. Bu da kendini “kaptırmış” olanlar için daha fazla kazanç demektir.
“Rüzgar Arkamda”
Önceki yazılarımızda yüksek miktarlarda para kazanmanın insan beyninde narkotik bir etki yarattığını belirtmiştik. Bu durumdaki bir kişi, içinde bulunduğu durumun “şans” sonucu değil, kendi isabetli kararları sonucu olduğunu, talih kuşunun başına konmayı seçerek onu ödüllendirdiğini düşünür. Bu süreci daha iyi anlatmak için bir araştırmayı özetleyelim. Langer ve Roth adlı iki psikolog, üniversite öğrencilerinden havaya attıkları paranın yazı mı, tura mı geleceğini tahmin etmelerini istemiştir1. Otuz atış sırasında kendilerine gerçek sonuç gösterilmeden, bazılarına tahminlerinin isabetli, bazılarına da isabetsiz olduğu söylenmiştir. Kendilerine tahminlerinin isabetli olduğu söylenen denekler, bir sonraki yüz yazı tura atışına hazır olduklarını ve başarılı olacaklarına inandıklarını ifade etmişlerdir. Burada ilginç olan, bir paranın yazı veya tura geleceğini tahmin etmek gibi, gerçekte imkansız olan bir konuda bile, insanların “pratik yaparak” kendilerini geliştireceklerine inanır duruma gelmeleridir.
Gerek borsada, gerekse yazı tura oyununda kazanma durumları arasındaki benzerlik şaşırtıcıdır. Yaşanan başarı, insanların tesadüfi ve bütünüyle veya önemli ölçüde kontrollerinin dışındaki bir durumu denetleyebilecekleri inancını doğurur. Bu inançla talih kuşunun, kendileri için musluğu açtığı sırada, kovalarını doldurabilecekleri kadar doldurmaları gerektiğine inanırlar. Bu durum sadece benim yukarıda hikayesini özetlemeye çalıştığım arkadaşım gibi, kendini yetkin kabul eden yatırımcılar için değil, profesyonel borsa analistleri için de geçerlidir. Örneğin, halka açık şirketlerin performansını izleyen ve dört defa arka arkaya isabetli tahminde bulunan analistlerin, ikinci dört çeyreklik değerlendirmede, ortalamanın yüzde 10 gerisinde kaldıkları görülmüştür2. Bir başka araştırmada, İngiltere’de 4000 şirket satın alma işlemi incelenmiş ve şirketlerin ilk satın alma kararlarının isabetli olmasının daha sonraki satın almaların zararla sonuçlanmasına yol açtığı bulunmuştur.
Nobel ödüllü ekonomist Vernon Smith büyük paralar kazanan üst düzey yöneticilerin ve borsa işlemcilerinin kendilerini olduklarından daha yetkin gördüklerini söylemiştir. Bu kişiler, kazandıkları durumları kendi yeterliliklerine, kayıplarını ise dış koşullara bağlayarak yollarına devam ederler. Kısacası “Ağzı sütten yanan yoğurdu üfleyerek yer” atasözü burada geçerli değildir.
Emory Üniversitesi nöro-ekonomi laboratuvarında yapılan bir araştırmada3, deneklerden ekrana gelen dört kareden hangisinin mavi renge döneceğini tahmin etmeleri istenmiştir. Kareler bazen bütünüyle rastgele, bazen de fark edilmesi çok zor bir sırayla (kalıp/pattern) maviye dönmüştür. Rastgele mavi kare gözüktüğünde, analitik ve mantıklı işlemlerden sorumlu (düşünen beyin/sistem 2) bölgeler olan prefrontal ve paryetal kortekslerde aktivasyon gözlenmiştir. Bu bölgelerdeki aktivasyon, olan bitene anlam verme çabasıdır. Buna karşılık belirlenmiş kalıp ortaya çıktığında, (bilinçli bir farkındalık olmaksızın) beynin duygulardan sorumlu olan (hisseden beyin/sistem 1) kaudat (caudat) bölgesi harekete geçmiştir. Bu sonucun ortaya koyduğu şudur: Hızlı bir yüksek kazanç süreci gibi belirsiz olmayan bir kalıp bilinçli bir dikkat olmadan öğrenilebilmektedir. İnsan beyni için kendini kaptırdığı yüksek kazanç dalgası, beyin için “önümüzde daha çok kazanç var” algısı doğurmaktadır.
“Yok Manyaklardan Farkımız, ama Biz…”
Böyle bir dönemde Türkiye’de yakın zamanda bir ekonomi yazarının kaleminden durum değerlendirmesi şudur4: “Riskleri herkes görüyor ancak kimse rakibinden geri kalmak istemiyor, bir kar furyası yaşanırken buna katılmaktan geri duramıyor. Kayıtsızlık ağır fatura çıkaracak ama gidişat böyleyken biz de kar edelim, sonra kötüleşirken yolunu bulup yine kar yazacak yöntemi buluruz, mantığı hakim oluyor.”
Yüksek kazanç sağlayan bir ralli içinde olmak beynimiz içinde talamus, globus pallidus ve subgenual cingulate bölgelerinde aşırı bir etkinlik yaratmaktadır. Talamus beyni uyanık/dikkatli tutacak sinyaller gönderirken; ödül ve cezadan sorumlu olan globus pallidus durumu değerlendirir. Subgenual cingulate uykuyu düzenlemekten sorumludur ve depresyondaki insanlarda aktivitesi zayıftır. Buna karşılık manik döneme girenlerde etkinliği büyük ölçüde artar ve bu insanlar yüksek enerjileri ve yaşadıkları coşku nedeniyle uyumakta zorluk çeker, düşüncesizce, fevri davranışlar gösterirler. Bu arada kendilerini objektif olarak değerlendirme yetisini kaybederek, dev aynasında görürler. Bu durum hem kendilerine, hem de çevrelerine zarar verir ve birlikte yaşanması imkansız bir durum doğurur. Manik durumun beynin subgenial cingulate bölgesine aşırı dopamin yüklenmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Manik dönemdeki kişilerin beyindeki aktivasyonla, yüksek bir finansal kazanç yaşayan insanların beyinlerindeki etkinliğin gösterdiği benzerlik şaşırtıcıdır. Bu nedenle kendini “kaptıran” yatırımcılar, geleceği gördüklerine ve kendilerini hiçbir şeyin durduramayacağına inanırlar. Bunun sonucunda da kronik manik hastaların yaptıkları gibi, kendilerine zarar veren hatalarını tekrarlayıp dururlar. Beynin subgenial cingulate bölgesinden, yüksek kazancın heyecanıyla uyarı bombardımanı alan kişi coşkulu, huzursuz ve risk almak konusunda tedbirsiz olur. Duygu durumundaki bütün hızlı dalgalanmalar gibi, bu enerji ve coşku da çok kere kötü bir şekilde sonuçlanır.
Sonuç
Borsada yatırım yapan her insanın kontrolünü korumakta zorluk çektiği veya kaybettiği durumlar olur. Önemli olan kişinin, “kapılıp gitme” olgusuna karşı bağışıklığının olmadığını kabul etmesidir. Bunun için yatırım kararından önce, kayıp ve kazanç sınırlarını çizerek yatırımları yönlendirmek ve bunun dışına çıkmamak sonu felaketle biten hikayelere konu olmayı önler. Bu konuda bir arkadaş veya eşten, kendisini denetlemesini istemek de, ego açısından zorlayıcı, ancak sağlayacağı yarar açısından son derece isabetli bir yoldur.
Kaynaklar:
1. Langer, E J, Roth, J. Heads I win, tails it’s chance. J of Personality and Social Psychology 1975; 32.
2. Hilary, G, Menzly, L. Does past success leads analysts to become overconfidant? Management Science 2006; 52(4): 489-500.
3. Bischoff-Grethe, A ve ark. The context of uncertanity modulates the subcortical response to predictabilty. J of Cognitive Neuroscience 2001; 13(7): 986-993.
4. Sağlam, E. Bu riskler bir gün fiyatlanacak ama. Hürriyet Gazetesi; 12.7.2014.