Huzur ve Başarı İkilemi (*)
|
Gündelik hayatın yüklediği sorumluluklar ve hayat standardını yükseltmek üzere hep bir şeylere yetişerek yaşama zorunluluğu insanları özünden koparmakta ve hayat kalitesini düşürmektedir. Oysa otuzlu yaşlarına gelmiş herkes bilir ki parayla kitap alınır, bilgi alınmaz; cinsellik alınır, aşk alınmaz; saat alınır, zaman alınmaz; yağcı arkadaşlar bulunur, dost bulunmaz; herkesin gıpta ettiği bir eve sahip olunur ancak bu ev yuva yapılamaz. Daha çok para kazanırsak daha iyi yaşayacağımızı düşünüyoruz ancak en çok sahip olmak istediğimiz şeylerin parayla alınamayacak şeyler olduğunu unutuyoruz. Aileler refah düzeyi yükselince daha büyük ev özlemi çeker. Daha büyük mekanlar evin içindeki duygusal mesafeyi artırır. Herkes kendi ekranında, kendi odasında ve kendi dünyasında yaşamaya başlar ve zaman içinde ailenin duygusal bağları zayıflar. Çocukları yemek saatinde bir sofra etrafında toplamak sorun olmaya başlar. Küçük evler aileye sıcak bir yuva duygusu yaşatmaya daha elverişlidir.
Başarı huzur getirmiyorsa kimseyi mutlu etmez. Bir mevkiyi veya maddi bir sonucu elde ederek mutlu olacağına inanmak, bin bir zahmetle çıkılan bir ağacın tepesindeki acı meyveyi yemeye benzer ve hayal kırıklığına uğratır. Başarı soyut bir kavramdır ve kişinin baktığı ufuk ve gözünü diktiği seviyeyle ilgilidir. Eğer bulunduğunuz çizginin (statünün) üstüne bakarsanız kendinizi çok değersiz görürsünüz. Buna karşılık bulunduğunuz çizginin altına bakarsanız mahalle ve okul arkadaşlarınızın arasında sizin yerinizde olmak isteyecek ne kadar çok kişi olduğunu görürsünüz.
Yetişkinlik döneminde huzuru bulmak olgun insan olmakla mümkündür. Bunun için de “dünyada en iyi olmaya çalışmak” gibi bir illüzyon peşinde koşmak yerine, “dünya için iyi biri olmak” gibi hem gerçekçi hem de kişiyi huzura yaklaştıran bir yaklaşımı benimsemek gerekir. Kişi yaşamında maddi varlık ve unvanlar elde edip başarılı olsa bile yüreğinde bir sızı hisseder. Mutluluk elde edilenlerle değil, yolculuğun kendisine yüklenen anlamla gerçekleşir. Bunun adı “huzur”dur.
Huzur
Huzurlu olmak ise manevi açıdan güçlenmek demektir. Merhamet, insanları sevmek, bağışlayıcılık, yardımseverlik maneviyata giden yolda yapıtaşlarıdır. Dine dayalı inanç sistemi de maneviyatı teşvik eder ve kolaylaştırır. Ancak dinsel inanç olmadan da maneviyat mümkündür. Bu da kuvvetli bir vicdana sahip olmakla mümkündür. Vicdan, sorumluluk demektir. İnsan dünyaya “bedeni” ile gelir. Üç yaşından sonra bedenini annesinden ayırır, “ben”i gelişir. Vicdan, kişi olgunlaştıkça gelişir ve ona uygun olmayan davranışlarından ötürü “sorumluluk” yükler ve/veya “azap” çektirir. Türk kültürü vicdan geliştirme konusunda çok başarılı değildir. Çünkü aile sofralarında insanlara ve topluma olan sorumluluk değil, kişisel akademik başarı ile başkalarının önüne geçmek vurgulanır. Ayrıca başarı için dış koşullar ve şans öne çıkartılır. Çocuklar büyürken bir yere çarpıp canları yandığı zaman masa veya sehpa “dövülür.” Böylece hatalı davranışlarla ilgili sorumluluk “dış” nedene yüklenir.
Kişisel sorumluluk konusunda en önemli araç satranç eğitimidir. Çünkü çok sayıda bilinen yararlarının ötesinde satranç oynamanın en büyük katkısı, her davranışın bir sonucu olduğunu göstermesi ve bunun bütün sorumluluğunun sadece ve sadece kişiye ait olduğunu öğretmesidir.
Toplum önünde hatasından ötürü “özür dileyen” bir kamu yöneticisi, siyasetçi, spor yöneticisi veya sanat dünyasından birini bulmak rastlanabilir bir durum değildir. Bunun sonucunda bireyler topluma zarar veren ve sadece kendi çıkarlarını gözeten davranışları konusunda son derece “esnek” bir vicdan geliştirirler. Mutluluk araştırmalarında üst sıralarda bulunan ülkelerin ortak özelliği; vicdanlı bireylerden oluşan, güven duygusunun yüksek olduğu bir toplum yapısına sahip olmaktır.
Sonuç
Huzurlu ve başarılı bir hayata hayaller peşinden giderek ulaşılmaz. Kişi böyle bir hayata, kendi gerçeklerini fark ederek, hayallerini gerçeklerine göre kurarak ve enerjisini doğru yöne odaklayarak ulaşabilir. Çünkü enerjimizi nereye koyarsak hayat orada gelişir.
________________________________
(*) Bu yazı Kronik Kitapta güncellenmiş baskısı yapılmış olan Hayalini Yorganına Göre Uzat kitabından değiştirilerek alınmıştır.