Kendimizi Aldatmak
İnsanlar en çok başkaları tarafından aldatılmaktan korkar ve hemen herkes yargılarındaki tutarlılığa güvenir. Bu durum özelikle hayat arkadaşımızla veya romantik ilişkilerimizde yaptığımız seçimler için geçerlidir.
Duygusal ilişki içinde olduğumuz kişiler konusundaki seçim ölçütlerimizin bütünüyle kendimize özgü olduğuna inanırız. Araştırmalar insanların büyük çoğunluğunun bu önemli kararın verilmesinde rol oynayan gerçek faktörlerden haberi olmadığını göstermiştir. Büyük çoğunluk hayalinde ideal bir partner olduğunu ve buna uygun seçim yaptığını kabul eder. Bu ideale uygun seçim yapmayanlar da daha sonra doğru olanın gerçek hayattaki seçimleri olduğuna kendisini inandırır. Asıl gerçek ise seçimi farkında olmadığımız etkiler altında yaptığımız, daha sonra da buna uygun bahaneler ürettiğimizdir. İsveçli bir araştırma ekibinin yaptığı bir çalışma bu konuya ışık tutabilir. Erkek deneklere çiftler halinde bir dizi kadın yüz fotoğrafları gösterilmiş, çekici bulduklarını seçmeleri ve daha sonra da ellerine aldıkları resimler üzerinden seçim sebeplerini açıklamaları istenmiştir. Ancak bu arada deneklere fark ettirilmeden resimler tercih etmedikleri kadın fotoğrafları ile değiştirilmiş ve seçim nedenlerini, önceden seçtiklerini zannettikleri yerine seçmedikleri fotoğraflar üzerinden açıklamaları istenmiştir. Ayrıca deneklere, resimlerde bir değişim yapılmış olsaydı, bunu fark edip etmeyecekleri sorulmuştur. Deneklerin çok büyük çoğunluğu, böyle bir şey olmuş olsaydı, bunu fark edeceklerini beyan etmiştir. Deneklerin beşte dördü yapılan bu değişikliği fark etmemiştir. İlginç olan, daha sonra kişilere farkında olmadan yaptıkları seçimin nedeni sorulduğunda verdikleri cevaplardır. Bu durumda beklenen sonuçlardan biri, neden bu seçimi yaptıklarını bilmediklerini söylemeleridir. Diğer bir açıklama, ne olup bittiğini tam olarak anlamamış olsalar bile, durumda bir gariplik olduğunu fark etmiş olduklarını ifade etmeleridir. En azından bir grup deneğin bu şekilde yanıltılmış olmaktan ötürü rahatsızlık duyduklarını söylemeleri beklenir. Oysa durum bütünüyle farklıdır. Bu denekler kendi seçtikleri resmi almış olanlarla aynı güven düzeyinde ve aynı ayrıntı çeşitliliğinde seçim nedenlerini açıklamışlardır. Hatta bazı durumlarda açıklamalarını desteklemek için, seçtikleri resimdeki kadında bulunmayan ‘küpe’yi dahi açıklamalarına dahil ettikleri görülmüştür.
Pahalı olan iyidir
İnsanların kendilerini aldatmalarının en yaygın örnekleri, yüksek bedel ödedikleri ürünün daha kaliteli veya daha iyi olduğuna inanmalarıdır. Bu nedenle yapay malzemeden yapılmış olsa da bir çantaya, Louis Vuitton veya Chanel gibi önemli bir markanın logosunu taşıdığı için binlerce dolar öderler. Böyle bir ürünü kullanan kişi kendisinin başka insanların gözünde daha değerli algılandığına inanabilir. Ancak bu durum sadece giysi, gözlük veya herhangi bir aksesuar için geçerli değildir. Örneğin bir araştırmada, ağrı kesici olan Voladone-Rx’in bir tabletinin fiyatının bir gruba 2.5 dolar, diğer gruba10 cent olduğu bildirilmiş ve ikinci grupta ilacın etkisinin yarı yarıya azaldığı bildirilmiştir. Ağrı kişinin sağlığında bir şeylerin yolunda gitmediği konusunda bir işarettir. Anlaşılıyor ki, ucuz fiyatlı bir ürünün etkisinin de düşük olduğu inancı, tedaviyi etkilemektedir. Belki de içeriğinde çok özel bir madde bulunmasa da, kozmetik ürünlerin, örneğin yüz ve güzellik kremlerinin fiyatını yükseltmek ürüne inancı ve satışları artırmaktadır. Benzer şekilde bir araştırmada,kırk şarap uzmanına kaliteli Bordeaux şarabı etiketi ile sunulan düşük fiyatlı şarap, uzmanlar tarafından ‘hoş, keskin, dengeli ve sert’ olarak değerlendirilmiştir. Aynı uzmanlar aynı şarapla ilgili değerlendirmelerini, kendilerine sofra şarabı etiketiyle sunulduğunda, ‘etkisiz, hafif, tatsız ve yetersiz’ olarak yapmışlardır. Sadece 12 uzman, ucuz şarabın içimini ‘rahat’ bulduğunu söylemiştir. Bir başka araştırmada klasik müzik eşliğinde yüksek fiyat etiketiyle sunulan şarap kırk şarap uzmanı tarafından ‘ödenen paranın karşılığı, kaliteli’ olarak değerlendirilirken; aynı şarap basit bir ortamda ve düşük fiyatla sunulduğunda ‘ucuz, yetersiz ve kusurlu’ bulunmuştur.
Sonuç
Bilim adamlarının yanılgılarımızı inkar edemeyeceğimiz açıklıkta ortaya koymaları, yaptığımız seçimlerin çoğunun farkında olmadığımız güçler tarafından yönlendirildiğini göstermektedir. Hisseden beynimizin yaptığı bu seçimleri, düşünen beynimiz bizim için makul hale getirmekte ve kabul edilebilir açıklamalar yapmamızı sağlamaktadır.
User Review
4 (4 votes)Related Posts
-
Kimleri İşe Alıyoruz?
2 yorum | Ağu 24, 2018
-
Psikolojik sermaye
Yorum yapılmamış | Eki 3, 2019
-
Yorgun Olduğumuzda Neden Çuvallarız?
1 Yorum | Mar 20, 2013
-
Gökten Para Düşerse
Yorum yapılmamış | Ağu 10, 2011
About The Author
acarbaltascom
Add a Comment
Yanıtı iptal et
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Hocam, Robert Cialdini’nin İkna’nın psikolojisi kitabında da belirttiği tutarlılık ilkesi gereği; beynimiz bir kere doğru olduğuna inandığı şeye hep inanmaya devam ediyor. Bu durumda siyasi partilerin propaganda ve yapması ve bu kadar fazla siyasi tartışma yaşanması büyük Zaman kaybı değil midir? Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim.
Sevgi ve saygılarımla
Sosyal hayatta da plasebo etkisinin örneklerini verdiğiniz ikinci paragraftaki durumlar gerçekten ufkumu genişletti ve günlük hayatta yaptığım seçimleri sorgulamamı sağladı. İnsanın telkin yoluyla psikolojisini dengede tutmaya çalıştığını ve bunun da stresi önleme amaçlı daha basit bir mekanizmaya dayandığı gerçeğini görmek heyecan verici. Teşekkür ederim.