Kova ve Kepçe
|İnsanların hayat kalitesini belirleyen, başkalarıyla girdikleri karşılıklı etkileşimlerin kalitesidir. çünkü çok az etkileşim “nötr”dür. İnsanlar arası etkileşimlerin bütününe yakını olumlu veya olumsuzdur. Bunların arkasındaki güçlü mesaj ya “varsın – önemlisin” veya “yoksun –önemsizsin” şeklindedir.
İnsan etkileşimlerinin nötr olmaması ve büyük bir duygusal heyecan dozu taşımaması bunların önemsiz oldukları anlamına gelmez örneğin, olumsuz etkileşimler ve kişiye “yoksun – önemsizsin” mesajı verenler, onun ölümüne neden olmaz. Ancak sigaranın sağlık üzerindeki etkisi gibi yavaş ve derinden ilerleyerek, kişinin özsaygısını zayıflatır, üretkenliğini azaltır ve yaşama sevincini törpüler.
Her insanın görünmeyen bir kovası ve kepçesi vardır. Her etkileşimde kepçemizle karşımızdakinin kovasına ya bir damla koyarız, ya da bir damla boşaltırız. Kovası dolu olan insanların kendilerine atfettikleri değer yüksektir. özgüvenli ve mutludurlar. Kovası boş olan insanlar kendilerini değersiz, kötü ve mutsuz hissederler.
Karşımızdaki insanın kovasını doldurmak, onlarda olumlu duygular ve değerli oldukları duygusunu yaratmak, aynı zamanda kendileri içinde olumlu duygular yaşamamıza ve kovamızın dolmasına yol açar.
Kovaya damlayan her damla enerjiyi artırır, kişinin duruşunu dikleştirir, iradesini güçlendirir, yolunu aydınlatır. Kovadan alınan damlalar enerjimizi azaltır. Her gün onlarca, yüzlerce defa bir tercihle karşı karşıya kalıyor ve farkına varmadan çevremizdeki insanların kovalarını ya dolduruyor ya da boşaltıyoruz. Ancak fark etmesek de gerçekte boşalttığımız veya doldurduğumuz kova kendimizin ki oluyor.
Dr. William E. Mayer Kuzey Kore Savaş Esiri Kamplarında (POW) sağ çıkan 1000 kişiyi ayrıntılı olarak incelemiş ve şunları saptamış:
- Kuzey Kore Savaş Esiri Kaplarında ölüm oranı % 38 ve ölümlerin büyük çoğunluğu, yaşamaktan vazgeçmekten kaynaklanıyor. Bedensel ve zihinsel olarak bütünüyle teslim olmak bir çok esirin battaniyesinin altına büzülüp ölmeyi beklemesi sonucunu doğuruyor.
- Kaçma teşebbüsü yok
- Rütbeye itaatsizlik en üst düzeyde
- Birbirini ispiyonlama alışılmadık ölçüde fazla
- Döndükten sonra Gazi Dernekleri gibi kuruluşlarda bir araya gelmekten kaçınma.
Mayer bu kamplardaki esirleri aşırı umutsuzluk hastalığına tutulmuş olarak tanımlıyor. Beslenme ve barınma koşullarının aksi olsa mücadele gücü duyacaklar bir savaş esiri kamp koşulları için “normal” .düzeyde olduğu görülüyor. Bu kamplarda dayak, işkence, kötü muamele öne çıkan uygulamalar değil.
Bu kampların ortak özelliğinin insan ilişkilerinden kaynaklanan duygusal desteği ortadan kaldırmak olduğu anlaşılıyor. Bunu sağlamak için dört strateji kullanılıyor.
- İspiyonlama
- özeleştiri toplantıları aracılığı ile saygınlığı
- Liderlere ve ülkeye sadakati yıkmak
- Olumlu duygusal desteğe neden olacak her türlü bilgiyi saklamak
İspiyonlama için, sigara ve bisküvi gibi küçük ödüller veriliyor ancak ispiyonlanana bir şey yapmıyorlar. Bu, askerlerin birbirine yakınlaşmasını ve bağlanmasını önlüyor. özeleştiriyi sağlamak için 10-12 kişiden oluşan gruplar önünde her askerin “hayatlarında yaptıkları bütün kötü şeyleri ve yapmak istediği ancak başarısız olduğu iyi şeyleri anlatması isteniyor” Mayer bu durumun “psikoterapinin kokuşması” olarak tanımlıyor.
Böylece her asker, böyle bir toplantının amacı olan hatasıyla yüzleşme, kabullenme, arınma ve grup desteği ile üstesinden gelme yerine; grup önünde desteksiz kalıyor ve saygınlığını kaybediyor.
İspiyonlama ve grup çatışmaları sonucu zayıflayan bağların, üstlere itaatsizliğe dönüşmesi zor olmuyor. Bunun sonucu üstlerin, astları ve grubu bir arada tutacak ve hatalı davranışları önleyecek girişimleri sonuçsuz kalıyor. Hastalananlar veya yaralananlar “her koyun kendi bacağından asılır” mantığı ile kaderlerine terk ediliyor.
Esirlerin kovalarını boşaltmanın en uç örneği, evlerinden gelen iyi haber ve umut aşılayacak mektupları tutulup, olumsuz haber veren mektupları hızla sahiplerine ulaştırılması. (Eşin esirden boşanması ve yeniden evlenme haberi, sevilen bir yakının kaybı ve ödenmeyen faturalar ile ilgili ihbarnameler en hızlı bir şekilde bu koşulları değiştiremeyecek olan esire duyuruluyor) Böylece onları duygusal ve psikolojik açıdan benzerine rastlanmamış bir tecrit durumuna itmiş oluyorlar.
Don Clifton ve arkadaşları bu “noktadan harekete geçtiler”. Olumsuz geliştirmeyle insanları yıkmak mümkün olduğuna göre olumlu geliştirme ile onları güçlendirmek ve ilham vererek mümkün olabilir araştırmasına ve sorularına cevap aradılar. Şu soruyu sordular: olumlu yaklaşım, olumsuz yaklaşımdan daha da güçlü olabilir mi?
Kurumlarda Kova Doldurma
Her ne kadar “kova doldurma” eylemi basit bir “takdir ve onay” anlayışının ötesine geçerse de, 10 binden fazla iş yerinde 30 dan fazla işkolunda yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlar düşündürücüdür.
Düzenli takdir olumlu ilginin bulunduğu iş ortamlarında
- Bireysel verimlilik artıyor
- çalışanlar arasında bağlılık gelişiyor
- İş terki “azalıyor”
- Müşterilerin sadakati artıyor ve hizmet memnuniyeti yükseliyor
- İş kazaları azalıyor ve iş güvenliği artıyor.
Olumlu duyguları paylaşma eğilimi olan iş liderlerinin yönettiği ortamlarda şunlar görülüyor.
- Daha fazla iş tatmini
- Daha yüksek işe bağlılık
- Ekip performansında artış
- Daha olumlu bir duygusal iletişim
Kova doldurma, bir iş liderinin gizli silahıdır. örneğin, böyle bir genel müdürün yaptığı bir seyahatden önce gideceği yerdeki çalışanlardan birine “senin arkandan bir çok iyi şey konuşulduğunu duyuyorum” diye yazmıştır.
Verimliliği Öldürmek
ABD çalışma Bakanlığı’na göre çalışanların iş yerini terk etmelerinin birinci nedeni; “takdir” edilmedikleri duygusunu yaşamalarıdır.
Sağlık çalışanları arasında yapılan bir araştırmada ise, hoşlanmadıkları bir yöneticiyle çalışanların, kan basınçlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. G. Fioldun’a göre, kötü yöneticinin neden olduğu bu yüksek tansiyon koroner kalp krizi riskini 6 ve inme (felç) riskini 3 kat arttırmaktadır.
Verimlilik açısından bakıldığı zaman, kurumlar için olumsuz duygu yaşayan ve olumsuz tutum içinde olan çalışanların evde kalmasının, işe gelmelerinden daha yararlı olduğu anlaşılmaktadır. çünkü bu tür çalışanlar işe geldiklerinde çevrelerindeki çalışanların da verimliliğini olumsuz yönde etkilemektedirler.
Sürekli etrafta dolaşan ve her şeyden şikayet edip her şeyi eleştiren bu kişiler sorun çıkarıcılar olarak, çevrelerindeki havayı da zehirlemektedirler.
ABD verileri açısından bakıldığı zaman 22 milyon çalışanın, iş yerleriyle duygusal bağları açısından en son noktada olumsuz oldukları ve iş yerlerinden aktif olarak kopuk oldukları anlaşılmaktadır. Bu sadece kurum iklimiyle ilgili bir saptama değildir. çünkü bu durumun ülke ekonomisine maliyetinin 250 – 300 milyar dolar arasında olduğu hesaplanmaktadır. Buna işyeri kazaları, hastalık, işe devamsızlık, yolsuzluk gibi yan faktörler de eklenince, zararın 1 trilyon dolara ulaştığı düşünülebilir.
Kovaları boşalmış çalışanların sadece, daha az verimli ve daha az karlı olduklarını düşünmek hatalı olur. Bunlar aynı zamanda daha çok iş değiştiren, daha çok iş kazasına neden olan ve yüksek müşteri memnuniyetsizliğine yol açan çalışanlardır.
Bu tür çalışanlar müşterileri korkutur. Bir şirketin müşterileri için işleri kolaylaştırmak ve yeni iş potansiyeli yaratmak için kurduğu çağrı merkezi, kötü personeli nedeniyle müşterileri kaçıran ve bir daha o kurumla iş yapmamaya yemin ettiren birimlere dönüşür. çünkü böyle bir çağrı merkezinin teknik altyapısına gösterilen özenin küçük bir kesiri, burada çalışacak personelin işe uygun olarak seçilmesi, eğitilmesi ve onları yönetecek kişilerin, çalışanların kovalarını dolduracak biçimde hazırlanmalarına gösterilmemiştir.
Takdir Eksikliği
Takdir eksikliği birçok iş yerinde en sık rastlanan olgudur. ABD’de yapılan bir araştırma, geçen bir yılda çalışanların % 65’inin yaptıkları iyi bir iş nedeniyle takdir görmediklerini ortaya koymuştur. Diğer taraftan fazla takdirden şikayet eden kimseye de rastlanmamıştır.
“Ayın elemanı” gibi biçimsel takdir programları bir çok kurumda istenen sonucu vermekten uzak kalmıştır. Samimi ve anlamlı takdirler, insanların kovasını doldurur ve kurum içinde moralin yükselmesine ve olumlu duygu ikliminin oluşmasına imkan verir.
Olumsuzluk Kültürü
Her 10 kişiden 9’u çevresinde olumlu insanların olmasını istediğini ve bu tür kişilerle çalıştıklarında daha verimli olduklarını söylüyor. Bu son derece anlaşılır bir durumdur. Ancak üzerine düşünmek gerekir.
Bunu herkesin istemesine rağmen neden gerçekleşmediği. Başta gelen sebep kültüre bağlıdır. Yetiştiğimiz kültür, neyin doğru olduğunu söylemek yerine, neyin yanlış olduğunu söylemeyi uygun buluyor. çocukların iyiliğini isteyen ana-baba ve öğretmenler yanlışları düzelterek, doğrulara ulaşılacağına inanılıyor. Bu durum okul sisteminde iyice pekiştiriliyor. Her çocuğun biricik özelliklerini fark ederek, onları geliştirmek yerine, her ders ve etkinlik alanında “iyi” veya hiç olmazsa “orta” olmasına gayret ediliyor. Her çocuğun biricik olan özel ilgi alanı veya yeteneğini geliştirmek yerine onu müfredatın gerektirdiği ortalamaya getirmek üzere köşeleri törpülenip, çocuğun kişiliği ve yetenekleri “yuvarlatılıyor”
Anne babalar eve 4 ve 5 notlarla gelen bir karnedeki tek bir 2’yi görünce ona odaklanarak konuşmaya başlıyor.
öğrenme psikolojisi üzerine araştırmalar yapan Elizabath Hurlock 1925 yılında 4 – 6 yaştaki çocukların övülme, eleştirilme ve kayıtsız kalınma durumlarında verdikleri tepkileri izlemiştir. Bu tepkileri alan çocukların 2,3,4 ve 5. gün sonraki performansları incelendiğinde övülenlerin % 71 eleştirilenlerin % 19, tepkisiz bırakılanların % 5 oranında ve geliştiği kontrol grubunda ise bir değişiklik olmadığı görülmüştür. Eleştirilenler ikinci günde övülenlerle aynı performansı gösterse de (% 30) daha sonra düşüş göstermişlerdir. Oysa övülenlerde artış önce hızlı, sonra yavaş olarak devam etmektedir.
Pozitif Psikolojinin Doğumu
Yakın zamanda yapılan araştırmalar olumsuz duyguların sağlığa zararlı olduğunu ve hayatı kısalttığını ortaya koymuştur. Olumsuz bir insanın bir iş yerindeki iklimini zehirleyebileceği gibi, olumsuz duyguların ilişkileri, aileleri dağıtabileceğini parlak bir mesleki geleceği yıkabileceğini biliyoruz. Buna karşılık yeni araştırmalar, olumlu duyguların yaşamak için, günlük gıda kadar gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.
Nobel ödüllü psikolog D. Kahneman’a göre her gün 20.000 karşılıklı etkileşim yaşıyoruz. Her etkileşim birkaç saniye sürüyor ve her etkileşimde, “ya varsın önemlisin” veya “yoksun önemsizsin” mesajı alıyoruz. “Nötr” olanlar unutulsalar da, bizde iz bırakanlar olumlu veya olumsuz olanlar. çok geriye gidersek kendimize atfettiğimiz değerin de, bu anlık etkileşimlerden kaynaklandığını görürüz. öz saygı ve benlik değerinin temelinde, hayatın ilk yıllarındaki mesajların niteliği yatar.
Sihirli Oran
Pozitif Psikoloji alanında çalışmalar yapan John Gottman 1992 yılından başlayarak, yeni evlenmiş 700 çiftin kendi aralarında yaptıkları görüşmeyi, laboratuarında 15 dakikalık bir süreyle kaydederek değerlendirmiştir. Bu değerlendirmenin sonrasında her bir olumsuz mesaja karşılık beş olumlu mesaj veren çiftlerin evliliklerinin mutlu ve başarılı olduğunu, oranın 1:1’e yaklaştığı durumlarda ise ilişkinin çatırdayarak boşanmaya gittiğini öngörmüşlerdir. Gottman ve arkadaşları, 10 yıllık izleme sonunda, boşanacak çiftleri sadece 15 dakikalık izlemenin sonucuna dayanarak yaptıkları değerlendirmede % 94 isabetle tahmin ettiklerini görmüşlerdir.
Benzer bir durum iş yerleri için de geçerlidir. İş ortamında da her bir olumsuz mesajın üç olumlu mesajla desteklendiği çalışma gruplarının daha başarılı olduğu oranın 1:3’ün altına düştüğü gruplarda ise verimliliğin azaldığı bulunmuştur.
Fredricson ve Losada iş ortamında üst sınırın her bir olumsuz mesaja karşılık 10 olduğunu bildirmişlerdir. 1:10 olduğunu buluyor.
Ancak hiç şüphesiz bu anlatılanlar, yanlışların görmezden gelinmesi gerektiği, her türlü olumsuzluğa, olumlu bakmak gerektiği anlamına gelmez. çünkü olumlu geri bildirim övgü ve takdirin mutlaka gerçek temellere dayanması gerekir. “Yanlışı yakalama” kültürünün terk edilerek insanlara doğru bir şey yaparken yakalamak anlayışının yerleşmesi beklenir.
Sorunları görmezden gelmek, tehdit ve engelleri yok sayarak, yaşanacak problemlerin ertelenmesine ve büyüyerek karşımıza çıkmasına yol açar. Ancak takdirin söz konusu olmayacağı olumsuz durumlarda da niyeti ve gayreti takdir etmek, bu anlayışın uzantısıdır.
Olumsuz duyguların bağışıklık sistemini bastırarak, kişiyi hastalanmaya daha açık hale getirdiği öteden beri bilinir. Buna karşılık olumlu duyguların hastalık ve ameliyatlardan sonra daha başka bir iyileşmeye yol açtığı ve hatta yaşam süresini uzattığı araştırmalarla ortaya konmuştur.
Araştırmacıla, 30 yıllık bir süre içinde Mayoa Clinic’de hayat olaylarına iyimser yaklaşımın erken ölüm riskini azalttığını bulmuşlardır. Benzer şekilde 180 yaşlı Katolik rahibenin gençlik dönemlerinde tuttukları günlüklerde “umut, sevgi, iyilik” gibi olumlu kelimelerden yola çıkarak, bu kelimeleri barındırmayanlara kıyasla, ortalama 10 yıl daha uzun yaşadıkları görülmüştür. Yaşları 75-95 oranında değişen bu rahibelerden olumlu duygu ifadesi az olan 25 tanesi araştırma sırasında ölürken, olumlu duygu ifadeleri taşıyanlarda ölüm sayısı 10 olmuştur.
Sigara içmenin erkeklerin hayatında 5.5, kadınlarda ise 7 yıllık bir kısalmaya neden olduğu düşünülürse, olumsuz duyguların insan sağlığı ve hayatındaki etkilerinin çok daha derin olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
Beden ve Akıl Sağlığı Üzerine Etkiler
Olumlu duygular sadece hayat süresini uzatmakla kalmaz, aynı zamanda doğal olarak akıl ve beden sağlığı üzerinde de olumlu etkileri vardır. Harvard mezunları üzerine yapılan bir araştırma, olumsuz olayları iyimser ve kötümser olarak yorumlama biçiminin, gelecek on yıllar içindeki hayat kalitesini etkilediğini ortaya koymuştur. Gençlik döneminde iyimser olmak, hayatın sonraki yıllarında daha sağlıklı bir gelecek sunmaktadır.
İyimserliğin, günlük sıradan soğuk algınlıklarına karşı bile iyi bir koruyucu olduğu anlaşılmaktadır. İyimserlerin kanlarında enfeksiyonla mücadelede etkili olan T4 hücrelerinin sayısının daha farklı olduğu bulunmuştur.
İyimserlerin bir yılda doktora gitme sayısının birden az olmasına karşılık, kötümserlerin doktor ziyaret ortalamasının 3,5 olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar, olumlu duyguların sağlık giderlerini bile azaltacağını ortaya koymaktadır.
özetlemek gerekirse olumlu duygular beden direncini arttırmakta, “iyilik” halinin doğuşuna yol açmaktadır. Olumlu duyguları, bir lüks olarak değil, optimal düzeyde yaşayabilmek ve çalışabilmek için temel gerekler olarak görmek gerekir.
Frederickson, olumlu duyguların etkisini şöyle özetlemektedir:
- Kişiyi olumsuz duyguların istenmeyen etkilerinden korur
- Dayanıklılığı arttırır
- Düşünce mekanizmasını genişletir, düşünce ve eylem için yeni yollar denemek üzere cesaretlendirir.
- Empati doğurur ve ön yargıları kırar
- Bireyler ve organizasyonlar için opti….. işleyiş düzeyi oluşturur
- Zor zamanlarda kullanmak için bedensel, zihinsel, sosyal ve psikolojik kaynak ve zemin oluşturur
- Liderin olumlu duygularını ortaya koymaları durumunda ekibin genel performans düzeyini yükseltir.
Kova Doldurmanın Yolları
- Kova boşaltmaktan vazgeç
- Doğruyu yakala
- Arkadaşlıkları güçlendir
- Beklenmeyen zamanlarda ver
- Altın kuralı tersine çevir
• Kova boşaltmaktan vazgeç
Hepimiz içinde yetiştiğimiz kültür tarafından yanlışları yakalamak ve düzeltmek için programlanmış bulunuyoruz. önce bu alışkanlıktan kurtulmak gerekir. Bunun için de çevrenizle kurduğunuz ilişkilerde, kendimizi başkalarının kovasından bir şeyler alırken fark etmemiz gerekir. Bunu gerçekleştirmenin bir yolu kayıt tutmaktır. İlişkiye geçtiğimiz insanların kovasından bir şeyler aldığımızın işareti; bakışlarının donuklaşması, gözlerini sizden kaçırmaları ve uzun vadede de, bizimle ilişkiye girmekten kaçınmalarıdır.
• Doğruyu yakala
çocukların özsaygısını (kendilerine atfettikleri değeri) yükseltmenin, eşinizin veya partnerinizin sizi sevmeye devam etmesinin, iş ortamında aranan bir çalışan olmanın veya heyecan veren bir iş lideri olmanın yolu; sanıldığı gibi yanlışları yakalamaktan ve düzeltmekten değil “doğruları yakalamak” tan ve ilişkiye geçtiklerimizin kovasını doldurmaktan geçer.
Bir çok boşanmanın nedeni, eşlerin birbirine olumsuz duygu doğuracak şeyler söylemesidir. Bunun sonucu, olumsuzluğu duymamak için susma ve kaçınma davranışı gelişir. Bu da evlilikleri sıkıcı kılar. Bir restoranda aralarındaki iletişim yoğunluğuna bakarak, evli olanları ve olmayanları kolayca ayırmak mümkündür.
Başkalarının kovalarını dolduran insanlar gerçekte kendi kovalarını doldurur. çünkü her ilişki döngüler üzerine kurulur. Olumlu bir adım, olumlu bir karşılık; olumsuz ise olumsuz bir karşılık doğurur ve bu yönde bir döngüye neden olur.
Başka insanların kovalarını doldurmanın etkili yollarından biri “içi dolu teşekkür”’lerdir. Bu size yapılan bir hizmete veya jeste “teşekkür ederim” demek yerine, bu hareketin sizi nasıl etkilediğini ve sizde doğan duyguyu içeren bir “ben” cümlesi kurmaktan geçer.
Eşin ütülediği bir gömlek için “teşekkür ederim” yerine “dün çıkarttığım gömleği bugün dolapta bulmak giyinmemi kolaylaştırdı, teşekkür ederim” demek daha etkilidir.
• Arkadaşlıkları güçlendir
Bir çok kişinin çalıştığı kurumda, çalışmaya devam etmesinin nedeni, orada kurduğu arkadaşlıklardır. özellikle çalışılan iş yerinde, kişinin “en iyi arkadaşım” diyebileceği birinin varlığı, o kuruma bağlılığı artırmaktadır.
Psikolog Diener’e göre mutlu insanların en önemli özelliği, sosyal ilişki kalitelerinin yüksek olmasıdır. Yalnız ve arkadaşsız kişiler, genellikle aynı zamanda mutsuzdurlar. Hayatınızdaki insanlara sizin için “hangi nedenle önemli” olduklarını söyleyin. Bunu “zaten bildiklerini” düşünmeyin. onları iyi dinleyin, girişimlerinde cesaretlendirin ve destekleyin.
çevrenizdeki insanlar doğru bir şey yaptıklarında buna dikkat edin ve onların yanında veya arkalarından bunu dile getirin. İlişkide olduğunuz insanların hayatlarıyla ilgili bilgi edinin ve onlara bu yönde ilgi gösterin. Karşınızdaki kişinin Sınava giren bir çocuğu ile veya hasta olan anne ile ilgili sorular, insanlarla samimi ilişki kurmak için uygun adımlar atılmasına imkan verir. Böylece ilişki “merhaba” “ne haber” “haydi allahaısmarladık” yüzeyselliğinden çıkar.
Bu basit adımları attığımızda, çevrenizde daha çok insan toplandığını, daha çok aranan biri haline geldiğinizi göreceksiniz.
• Beklenmeyen zamanlarda ver
Yapılan bir anket, insanların en çok beklenmedik zamanda gelen hediyelerden etkilendiklerini ortaya koymuştur. Bir hediyenin sürpriz olma özelliği çok kere, küçük bir hediyenin olduğundan çok daha değerli algılanmasına yol açmaktadır.( araştırmalar karşılıksız vermeyi ….)syf 17
örneğin, lüks ürünler satan New York’taki Fifth Avenue, küçük bir obje verdiklerinin devamlı müşteriye dönüştüğünü görmüştür, küçük ve beklenmedik “hediye”lerin mutlaka bir obje olması gerekmez. Bir çalışana, güveni gösteren küçük bir ek sorumluluk vermek de, çalışanın bağlılık ve motivasyonunu arttırmak açısından büyük bir etki yapabilir. İş ortamında kendileriyle birlikte, bir arkadaşlarını kahve ve çay servisi yapmaları, ilişkide kredi hesabının zenginleştiren kova doldurma eylemleridir (yollarıdır).
Doğum günü, evlenme yıldönümü, yılbaşı gibi belirli zamanlarda verilen hediyelere sürpriz etkisini yaratmak olan o hediyeye eşlik edecek, özel olarak yazılmış bir karttır. Bu karta, o kişiyle ilişkinin sizin için neden önemli olduğunu o kişinin sizin gözünüzdeki biricik özelliklerini ve o günün sizin için özel anlamını içeren satırların yazıldığı kart sizi o kişinin gözünde özel bir konuma getirir. Beklenen ve sıradan bir hediyeyi, çok özel ve anlamlı kılar. Emin olabilirsiniz ki, yıllar geçer, hediye unutulur ve önemini kaybeder de, bu kartlar saklanır ve hatırlanır.
• Altın kuralı tersine çevirin
çocukluğumuzdan beri bize öğretilen bir vardır. “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkalarına öyle davran”. çok genel ölçüler içinde, sınırlı biçimde geçerli olsa da, bu doğru bir yaklaşım değildir.
İnsanlarda iz bırakmanın yolu, genellemekten değil; bireyleştirip, özelleştirmekten geçer. Her insanın özel bir birey olduğunu düşünürsek, her birey için özel olanı anlamak gerekir. Bunun için de dinlemek, gözlemek, sormak ve ona göre davranmak gerekir.
çocuklar söz konusu olduğunda ise özel ve biricik olanı fark etmek, onların kişiliğini ve geleceğini şekillendirir.
• Kova doldurma görüşmesi
► Hayatta konuşmaktan hoşlandığın şeyler, ilgilerindendir?
► Seni en çok kimin takdir etmesi hoşuna gider? Daha sonra sıralayacağın 3 kişi kimlerdir
► Ne şekilde takdir edilmek hoşuna gider? (örneğin, Yazılı olarak herkesin içinde, tek başına)
► Bu güne kadar gördüğün en iyi takdir neydi?
Başkalarının kovalarını doldurmaya özen gösterdiğinizde neler olacak?
► İş ortamınız daha verimli ve eğlenceli olacak
► Daha çok arkadaşınız olacak
► Müşterileriniz ve birlikte iş yaptığınız arkadaşlarınız daha çok tatmin olacak ve size daha çok bağlanacak
► Evliliğiniz daha mutlu olacak
► Arkadaşlarınız ve ailenizle ilişkilerin daha yakın olmasının tadını ıkartacaksınız.
► Uzun hayatınızı daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşayacaksınız.
Olumlu etki testi
► Birine son 24 saat içinde yardım ettim.
► Başkalarına karşı çok nazik biriyim
► Olumlu insanlarla birlikte olmaktan hoşlanırım
► Son 24 saat içinde birisini övdüm(takdir ettim)
► Olumlu insanlarla birlikte olduğumda daha verimli olurum.
► Son 24 saat içinde birisine, onu düşündüğümü söyledim
► Gittiğim yerlerde insanlarla yakınlaşmak için bir şey yaparım
► Takdir edildiğim zaman, başkalarını da takdir etmek için istek duyarım
► Geçen hafta, birisinin hayat amaçları ve tutkularını anlatmasına imkan verdim
► Mutsuz gözüken insanları güldürmekten hoşlanırım
► Beraber çalıştığım arkadaşlarımın iyi yaptıkları işlere dikkat ederim
► Karşılaştığım insanlara daima gülümserim
► İyi bir davranış gördüğüm her yerde bunu yapanı överim
Bu sorulardan kaç tanesine “evet” diyorsunuz?
Eğer 13 sorudan, 9 tanesinden daha azına “evet” dediyseniz, yukarıdaki sorular size ne yapmanız gerektiği konusunda yol gösterecektir.
Merhaba, Makalelerinizi e mailden düzenli takip ediyorum. Benim gündemimle hep çok uyumlu ve anlamlı yazılar. Sizin yazılarınız gerek özel hayatım gerek iş hayatım için ilaç niteliğinde teşekkürler. Kaleminize sağlık 🙂
Esra Sabunagaci
“Sayın Hocam, çok faydalı ve etkileyici bir yazı…”
Yazıyı çok beğerndim. Olumlu düşüncenin ve olumlu geribildirimin önemini gösteren bir yazı. Toplumumuzda buna ihtiyaç var.
Kovayı doldurmanin hayatı mutlu kıldığını öğrendim sizden ancak asıl soru kovayı nasıl dolduracağımız? Sayin hocam kovayı nasıl dolduracağimizi anlattığınız bir yazınız olacak mı?