PY Dergisinde Acar Baltaş
|HERKES YARATICI OLABİLİR Mİ?
İş hayatında yaratıcılığın yenilikçiliğe dönüşmesi, yaratıcı ürünün stratejik bir yaklaşımla değer yaratacak şekilde uygulamaya konulması anlamına gelir. Bu nedenle yenilikçi düşüncenin üç temel bileşeni vardır:
1. Yaratıcı düşünce
2. Stratejik düşünce
3. Dönüştürücü düşünce (yeniliğin insan yararına uygulanması)
Kurumsal hayatta yeni fikirler bu üç alanın sinerjisinden kaynaklanır. Bunun için, fırsatları başkalarından önce fark etmek, resmin bütününü görmek ve geleceğe odaklanmak şarttır.
Yaratıcılık, çevreye başkalarından farklı gözlerle bakmak ve yeni bir fikir ya da yeni bağlantılar keşfetmek, daha sonra da onları farklı şekillerde birbirine bağlamaktır.
Yenilikçilik ise yeni fikirler bulmak ve bunları birbirine bağlamaktan daha fazlasıdır. Yenilikçilikte strateji, uygulama ve sonra da kurum ve insanlar yararına yeni bir değer yaratma vardır. Bu özelliğiyle yenilikçilik, bir zekâ parıltısını aşan zorlu bir çalışmadır. Yaratıcılığa inanmak, merak duygusu ve yeni bağlantılar keşfetmek, yaratıcı düşüncenin tohumlarını oluşturur. Resmin bütününü görmek, geleceğe bakmak ve sıra dışı uygulamalar yapmak ise stratejik düşüncenin tohumudur. Dönüştürücü düşüncenin özünde ise, yeni fikirleri destekleyen işbirlikleri, cesaret, tutku, harekete geçmek ve değişime açıklık yatmaktadır.
Verimlilikte Yenilikçilik
Eczacıbaşı’nın her yıl düzenlediği “Yenilikçilik-Yaratıcılık” toplantılarının sonuncusu 2007 yılının başlarında yapıldı. Bu yılki toplantıda yenilikçilik ve yaratıcılığın kuruma ekonomik bir yarar sağlaması esas alınmış, ticaret ve icat kavramlarından yola Çıkarak “ticat” kelimesi önerilmiştir
İş hayatında ulaşılmak istenen nokta, verimliliği ve karlılığı artırmaktır. Bunun için de “ticat çıkartmak” büyük önem taşır. Bu, bankacılık gibi yapısı gereği muhafazakâr olması gereken bir sektörde bile ilgiyle karşılanmıştır. Örneğin Türkiye Ekonomi Bankası’nın, çalışanlarına yönelik sloganı “icat çıkart”tır.
Verimlilikte yenilikçilik, birtakım değişikliklerle mevcut durumu iyileştirmek, örneğin bir makinenin daha hızlı ve etkin çalışmasını sağlamak olabilir. Bu gelişme evrimsel veya devrimsel olabilir. Evrimsel yenilikçilik, kurumun ve pazarın mevcut yapısı dışına çıkmadan, küçük yeniliklerle karlılığı artırmaktır. Bankacılık işlemlerini son derece kolaylaştıran “bankamatik”, bu tür bir evrimsel yenilikçiliktir.
Devrimsel yenilikçilik ise, kurumun ve pazarın mevcut yapısını altüst eden radikal fikirleri içerir; örneğin, ilk defa McDonald’s tarafından küçük bir kasabada uygulamaya başlanan açık mutfak düzenine dayalı ucuz ve çabuk yemek anlayışı, milyarlarca dolarlık bir fast-food sektörü doğurmuştur. Diğer bir örnek olan Disneyland, eğlence sektörünün yapısını değiştirmiş ve insanları bu şekilde mutlu etme anlayışı bütün dünyada kabul görmüştür. Devrimsel yenilikçiliğin başköşesine interneti oturtursak, sanıyorum bunu kimse yadırgamaz.
Türk Kültüründe Yaratıcılık
Harvard Business Review‘un Şubat 2004 sayısında yayınlanan bir araştırmaya göre, ulusların yaratıcılık endeksinde Türkiye ilk on beş ülke içinde yer almamaktadır. Bu sonuç hiç şaşırtıcı değildir, zira Türk kültürünün yaratıcılığı destekleyen bir kültür olduğunu söylemek zordur. Ne aile ilişkileri, ne eğitim sistemi hoşgörü, esneklik ve eleştirel düşünceyi içine sindirmeye yatkındır. Bu temel anlayışın bir uzantısı olarak, Türk kültürü içinde yoğrulan bireyler, büyük çoğunlukla istenen sonuçlara ulaşmak için değil, istenmeyen sonuçlardan kaçınmak için çaba gösterirler.
Yaratıcılık, son yıllarda anne-babalar/öğretmenler/eğitim sistemi ve giderek tüm sistem tarafından acımasızca herkesin sahip olması gereken bir özellik olarak görülmeye başlandı. Her fırsatta, hepimizin içinde bir yerde uyandırılmayı bekleyen bir yaratıcılık olduğu vurgulanıyor. Yaratıcılığı geliştirmek için çeşitli teknikler ve yöntemler öneriliyor, eğitimler düzenleniyor. iki günlük yaratıcılık eğitiminin ertesinde şirket çalışanlarının dudak uçuklatan ürün, strateji, satış önerileriyle ortaya çıkıp yeni ufuklar açmaları bekleniyor.
Keşke bu kadar kolay olsa… Yaratıcı çabayı bu denli sıradanlaştırmanın, basite indirgemenin kime ne faydası olduğunu da ayrıca düşünmek gerek. Ben gerçek yaratıcılığın daha ender rastlanan ve rastlandığında da insanın hayatında unutulmaz tatlar bırakan, yaşamı güzelleştiren özgün bir katkı olduğuna inanıyorum.
Kişilik Kuramı Açısından Yaratıcılık
Kişilik kuramına göre, yaratıcı insanları diğerlerinden ayıran özel bir karışım mevcuttur. Hogan Kişilik Ölçümü* verilerine göre, yaratıcı insanlar yeniliğe açıklıkta top’lumun üst % 35’lik diliminde, tedbirlilik boyutunda ise alt % 35’lik diliminde yer alırlar. Yüksek yeniliğe açıklık; bu kişilerin bilişsel yetkinliklere ve zekaya sahip olduklarına, hırs ise ele aldıkları işi tamamlamadan vazgeçmediklerine işaret eder. Düşük tedbirlilik ise, yaratıcıların, geleneklere ve kurallara meydan okuma özelliklerini ve esnekliğini gösterir.
Bir başka deyişle yaratıcı insanlar alışılmamış davranışlar sergileyen, hayal gücü güçlü, orijinal ve geniş ilgi alanları olan, başkalarını düşünmeden hareket eden, ayrıntılara dikkat etmeyebilen, sözünü esirgemeyen, renkli, enerjik ve etkileyici, bazen de haşin ve kaba olabilen kişilerdir. Holland’ın mesleki profillerine**) bakıldığında da, yaratıcı kişilerin kendilerini ifade etmeyi her şeyin önünde tuttukları, çevreleri tarafından kabul görmeyi ve güç kazanmayı pek de önemsemedikleri, buna karşılık geleneklere uymakta zorlanan insanlar oldukları görülmektedir.
Yaratıcı kişiler böyle bir profile sahiplerse, herkesin hem yaratıcı olmasını hem de kurumsal hayatta diğer bölümlerle uyum içinde çalışmasını ummak ne kadar gerçekçidir? Herkesin içinde bir ölçüde yaratıcılık potansiyeli mevcut olsa da, gerçek anlamda ve fark yaratacak ölçüde yaratıcı kişiler, kendilerine özgü bir profilin sahibidirler. Burada kritik nokta bu kişileri doğru teşhis edebilmek, anlamak, onlardan ne bekleyip ne bekleyemeyeceğimizi bilmek, onlara besleyici ve destekleyici bir çalışma ortamı sunmak ve üretimlerini beklemek olmalıdır.
Yaratıcılığı Harekete Geçiren Kurum İklimi
Yaratıcı kişiler girdikleri ortamlara renk katar, farklı bakış açılarıyla çevrelerini uyarır, bazı konular üzerinde yeniden düşünmeye yönlendirirler. Bu kişilerin ekip çalışmasına çok yatkın olmadıkları, başkalarıyla işbirliğine girmeye zorlandıkları bilinmektedir. Onları harekete geçirmek için özel bir kurum iklimi gerekmektedir:
– Çeşitliliği hoş gören ve sinerjiye inanan yönetim anlayışı,
– Farklılığı teşvik eden ve zenginlik sayan bir yaklaşım,
– İnsanların yeni fikirler denemesine ve hata yapmasına izin veren ortam,
– Geçmiş başarılarla avunmayan bir özgüven,
– Eleştiriye ve sorgulamaya açık bir yapı.
Bu özelliklere sahip bir kurum iklimi, yaratıcı çalışanların kendilerine özgü yaklaşımlarından kuruma değer katabilecek sonuçlar alınmasına imkân sağlar.
Her kurumda yaratıcı insanlara ihtiyaç vardır. Onlar başkalarının baktığı şeylere bakıp onların göremediklerini gören ve gösteren, başkalarının yapamadıklarını yapabilen kişilerdir. Ancak bir kurumda herkesin aynı özelliklere sahip olması gerekmediğini de gözden kaçırmamak gerekir. Gerçekten de finansçılarınızın, özlük işleri müdürünüzün, kalite kontrol uzmanınızın, hukuk işlerindeki avukatınızın ne kadar yaratıcı olması gereklidir? Yoksa onlardan işlerini iyi yapabilmeleri için farklı kişilik özellikleri mi beklemek gerekir?
(*) Hogan, R. (2006), Personality and the Fate of Organizations, Lawrence Erbaum Assodates.
(**) Holland, I. lo, Making Vararianal Choices: A Theory of Vararianal Personalities and Work Environments, Englewood Elitfs, Ni: Prentice Hall, 1973