Uzun ve Sağlıklı Yaşamak II

Bir ay önce Çarşamba yazısı olarak üzerinde çalıştığım son kitabımın giriş bölümünü göndermiştim. Üniversite yerleştirmeleri, güncelliği nedeniyle Bayram öncesi konumuz olmuştu. Okuyacağınız satırlar uzun ve sağlıklı yaşamak yazısının sonuç bölümünde yer almıştı. 

Sağlıkla ilgili bazı tehditler rastgele ve öngörülemez gibi gözükse de, benzer gibi gözüken pek çok olayın, gerçekten bütünüyle rastgele olmadığı ve şanssızlık olarak açıklanamayacağı anlaşılmaktadır. Hastalanmanın ve “erken” ölmenin, esas olarak, kimin sağlığının bozulacağı, kimin sağlıklı kalacağıyla ilgili sistematik bireysel farklara bağlı olduğu görülmüştür. Bunlardan bazıları kişilikle; bazıları evlilik, aile, dost çevresi, dinsel aidiyetler gibi sosyal ilişkilerle; bazıları da karşılaşılan stres verici yaşam olaylarıyla ve bu olaylarla başa çıkmak için seçilen yollarla ilgilidir.

Ortalama Yaşam Süresi Konusunda Yanılgılar

Terman deneklerinin doğduğu 1910 yılında ABD’de ortalama yaşam süresi 47’ydi. 2010 yılında bir Amerikalının ortalama yaşam beklentisi 79 oldu. Bu sayılar ortalama bir Amerikan vatandaşının atalarıyla kıyaslandığında, uzun yıllar yaşayacağı gibi hatalı bir sonuca götürür.

Bu hatanın nedeni, ortalama hayat süresinin doğumdan başlanarak hesaplanmasıdır. Terman deneklerinin kuşağında birçok çocuk doğumdan hemen sonra, bebeklik döneminde, birçoğu da çocukluk hastalıkları nedeniyle ölmüşlerdir. 20. yüzyılın getirdiği hijyenik imkanlar, beslenme ve barınma koşullarındaki gelişmeler ve en önemlisi aşı hizmetleri bebeklik ve çocukluk çağı ölümlerini önemli şekilde azaltmıştır.

Bunun yanısıra tıp alanında sağlanan gelişmeler, ortalama hayat süresinin uzaması konusunda, yukarıda sıralananlara kıyasla çok daha sınırlıdır. Oysa gerçek, son 50 yılda 60 yaşında bir beyaz Amerikalının yaşam süresinin sadece 4 veya 5 yıl uzamış olmasıdır. Bunun da esas nedeni barınma, beslenme, temizlik alanlarındaki gelişmelerden, arabalarda kemer takma gibi güvenlik önlemlerinin uygulanmasından ve farkındalığın artmasından kaynaklanmaktadır. Sanılanın aksine, tıp alanındaki muazzam yatırımlar ve gelişmelerin yaşam süresine anlamlı katkısı olmamıştır.

Bu ayrım, sosyal destek ve sağlıklı hayat yolunun önemini anlamak açısından kayda değerdir. Sağlıklı yolu seçmiş, geniş bir sosyal ilişki ağına sahip olan Terman denekleri, yetmişli, seksenli, hatta doksanlı yaşlarını bulmuşlardır. Ancak Terman deneklerinin çocukluklarında aynı derecede sağlıklı ve zeki olan yaşıtları, sağlıklı yolu izlemedikleri için 65 yaşından önce tökezlemişlerdir. En iyi tıbbi müdahaleler ve yüklü ilaçların insan hayatını birkaç yıl uzatmasını çok başarılı bir sonuç olarak görüyoruz. Ancak temizlik ve hijyen alanındaki gelişmeler, çocukluk dönemi aşıları ve sağlıklı hayat yolunun izlenmesi, yaşam süresini çok daha fazla etkilemiştir.

Risk Faktörü Hastalık Değildir

Sağlığın belirleyicisi nihai sonucu değildir (Kendi içinde nihai sonuç değildir). Bedensel aktivite ile iyi sağlık arasında olumlu ilişki vardır, ancak bedensel aktiviteye sağlıklı yaşam için çok yüksek değer atfetmek daha sağlıklı olmaya neden olmamaktadır.

Kanda bulunan bir aminoasit olan homasitin’in yüksekliği, kalp hastalığı için iyi bir haber vericidir. Folik asit ve B vitaminleri kanda homasitin seviyesini düşürür. Bu nedenle folik asit ve B vitamini içeren tabletler almanın kalp krizi riskini büyük ölçüde düşürmesi gerekir. Ancak yapılan araştırmalar durumun hiç de böyle olmadığını ortaya koymuştur.

Tekrar tekrar yapılan ciddi ve özenli tıbbi araştırmalar, iyi sağlıkla ilişkili olduğu ortaya koyulan işaretleyicilerin (markers) iyi sağlığın ve uzun bir hayatın nedenleri olmadığını ortaya koymuştur.

Marker’lar sadece göstergelerdir. Bu nedenle egzersiz yapmaktan zevk alıyorsanız, egzersiz yapmak iyidir; ancak uzun yaşamak için egzersiz yapmak gerçekçi bir beklenti değildir.

Aspirin, Aktivite ve Kalp

Ancel Keys’in kolesterol, aktivite, tıkanan damarlar ve doymuş yağlar arasındaki ilişkiyi kurduğu yarım yüzyıl öncesinden beri, milyonlarca kişi daha sağlıklı olmak için koşu bantlarında ter dökmeye başlamıştır. Hiç şüphesiz bedensel aktivite bütün gün oturup pineklemekten iyidir, ancak böyle bir aktivitenin herkes için gerekli ve optimal olduğu anlamına gelmez.

Kalp krizinden korunmak için, yine her gün milyonlarca insan, araştırmalarla ortaya konmuş ciddi yan etkilerine rağmen, aspirin alır. Koroner kalp hastalığı konusunda ciddi risk taşıyanların doktor kontrolü altında aspirin kullanmaları muhtemelen çok yararlı olabilir, ancak bu durumda olmayan birçok kişi için aspirin kullanımı çok zararlı da olabilir.

Aspirinin kalp krizlerini önlemek konusundaki etkisi yaklaşık 30 yıl önce 1266 yaşlı erkekle yürütülen bir çalışmayla ortaya konmuştur (50). Araştırmaya denek olarak, göğüs ağrısı çeken, kalp kasındaki dolaşımla ilgili çeşitli düzeylerde sorunu olanlar alınmıştır. Bu grup içinde aspirin alanlar, almayanlara kıyasla daha az kalp krizi geçirmiştir. Ancak alanlar arasında da kalp krizi geçiren pek çok kişi olmuştur. Sonunda bu araştırma hatalı bir genellemeye yol açmış; yaşlı olmayanların, kadınların ve kalp şikayeti olmayan daha genç yaştaki kişilerin de korunma amaçlı aspirin kullanmasına sebep olmuştur. Unutmamak gerekir ki, her insanın bedeninin kendine özgü özellikleri vardır.

Daha sonra yapılan araştırmalar, aspirinin bazı insanlarda faydaları kadar tehlikelerini olabileceğini de göstermiştir. Bir hekimin risk altındaki hastayı değerlendirirken, her bir vaka için ayrı bir değerlendirme yapması gerekir. Bu nedenle de,  hasta ve yaşlı erkekler için geçerli olan bir tedavinin, bu durumda olmayan herkes için geçerli olmayabileceği göz ardı edilmemelidir.

Benzer şekilde aynı yaklaşım Terman grubunun bedensel aktivite özelliklerinden çıkarılacak sonuç için de geçerlidir. Aspirin veya kolesterol düzeyleriyle ilgili yapılan değerlendirmeler belirli ölçüde genellense de, uzun bir hayata götüren sağlıklı yol için bedensel aktivite ile birlikte kişilik özellikleri, sosyal ilişki ağı da göz önüne alınarak her bireye göre özel olarak düzenlenmesi gerekir.

Terman araştırmasından çıkarılacak sonuçların, araştırmada yer alan, tıbbi tavsiyeleri anlayabilen ve düzenli tıbbi yardım alabilen, zeki, orta sınıf Amerikalı katılımcıları temsil ettiğini unutmamak gerekir. Bu nedenle fakirlik, yetersiz beslenme ve cehaletin sağlık ve yaşam süresi üzerindeki etkisi hesaba katılmamıştır.

Seksen yılı aşkın bir süreyi içine alan Terman araştırma grubu çalışması ve hayat süresiyle ilgili modern çalışmalar birçok yeni bulgu ortaya çıkartmıştır. Uzun ve sağlıklı bir hayat sürdürmeye uzanan yol karmaşık ancak tesadüfi olmayan özellikler taşımaktadır. Kişilik özellikleri, iş ortamı, davranışlar, sosyal gruplar; temel beceri ve yetkinlikler sağlık ve uzun hayat konusunda belirleyici olmaktadır (1). Ne yazık ki, penisilinin enfeksiyonları önlemek konusundaki mutlak etkisi gibi, tedbirliliği çok düşük kişileri, dengesiz evlilikleri, travmatize edici stres yaşantılarını, mesleki başarısızlıkları ve yabancılaşma duygusunu ortadan kaldıracak ilaç veya müdahaleler yoktur.

Terman araştırma grubundan elde edilen bulgulara göre; vicdan ve sorumluluk sahibi vatandaşlardan oluşan bir toplumda amaç sahibi bireylerin içlerinde bulundukları toplulukla bütünleşmeleri, o toplumun bireylerinin uzun ömürlü olma ihtimallerini artırmaktadır. Hiç şüphesiz böyle bir toplumun temiz havaya, suya ve gıdaya, iyi okullara ve güvenli sokaklara sahip olması da bu amaca hizmet eder. Akıl sağlığı beden sağlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak bireylere sosyal kalıpları öğreterek (sosyopatlar hariç) ve her insanın içinde doğal olarak var olan “vicdan”ı geliştirerek adım adım kendi doğru yollarını bulmalarına yardımcı olmanın önemini çok az kişi anlayabilmektedir .

Terman araştırma grubundan elde edilen sonuçlar, uzun ve sağlıklı yaşayanların şu özelliklere sahip olduklarını göstermiştir:

  • Hayat üzerinde kontrolü olduğu duygusuna sahip olmak ve sebat. Sebatkarlık, çoğu kez meslekte başarılı olmaya neden olmaktadır.
  • Çok çalışmak ve başarı duygusu uzun hayatın önemli bir belirleyicisi olarak görülüyor.
  • Çoğunlukla inanıldığı gibi hırs (ambition) ve rekabetçilik bir sorun yaratmadığı gibi işleri hafife alıp boş vermek ve kendini fazla sıkmamak da sağlığı olumlu yönde etkilememektedir.

Sağlıkla ilgili üçüncü önemli bir yanılgı, stresten kaçınmanın yararı konusundadır. “Arkana yaslan, kendini sıkma, bol meditasyon veya yoga yap, hayatın tadını çıkart” yaklaşımı geçerli değildir. Çünkü Terman grubunda uzun yaşayanlar bunların hiçbirini yapmamıştır. Tam tersine çocuklularında aldırmaz, bağımsız ve hırstan (başarma azmi) yoksun olanların mesleklerinde başarısız oldukları ve sağlıkla ilgili risklerinin artığı bulunmuştur. Yapılan araştırmalarda, günlük hayatın streslerinin ve iş hayatındaki zorlukların, bağışıklık sistemini baskıladığı ve bunun sonucu kanser gibi bağışıklık sistemi hastalıklarına neden olduğu doğrulanmıştır (1). Benzer şekilde yoğun iş temposuna sahip olanların koroner kalp hastalıklarına yatkın oldukları da doğrulanmıştır. Ancak iş hayatında yetersiz kaynaklara sahip olup yüksek sorumluluk taşıyan ve iş arkadaşlarından destek görmeyenlerin hayatlarında değişiklik yapmayı düşünmeleri yerinde olur. Çünkü bu özellikler sağlık açısından ciddi risk oluşturmaktadır.

Sonuç

Görüldüğü gibi uzun ve sağlıklı yaşamak, ortaya karışık, herkes için geçerli kabul edilecek genel tavsiyelerin geçerli olduğu bir alan değildir. Ayrıca çok tekrarlandığı için sorgulanmadan doğru kabul edilen birçok konu, 80 yıl süren bir araştırmanın sonuçlarıyla test edildiğinde, bu görüşlerdeki bir çok sınırlılık ortaya çıkmaktadır.

Sending
User Review
4.38 (24 votes)
yazar avatarı
Prof. Dr. Acar Baltaş
2 Comments

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.