Yakıcı kızgınlıktan yapıcı kızgınlığa

ofke-baldan-tatli.jpg_3815167

“Öfke Baldan Tatlı” demiş atalarımız. Yine atalarımız, “Keskin sirke küpüne zarar” da demişler. Bu yazımızda, gerek özel, gerekse iş hayatımızdaki ilişkilerimizi derinden etkileyen ve çoğu kez de olumsuz etkileyen duygularımızı, özel olarak da kızgınlığı ele alacağız.

Kızgınlık

Kızgınlık insanların düşünce biçimlerinin ürünü olup, insanca bir duygudur. Bu duygularla başaçıkabilmek bir yönetici için vazgeçilmez bir beceridir. Herkes kızar; önemli olan kişinin kızgınlığını kendisine ve amaçlarına zarar vermeyecek şekilde ifade edebilmesidir.

Kızgınlığın boyutları

Bir şirkette sık sık kızgınlık yaşanması örgüt iklimini olumsuz yönde etkiler, çalışanlarda iş doyumsuzluğuna yol açar. Liderlik özelliğine sahip bir yöneticinin olumsuz duygularını kontrol etmesi, kaygı düzeyini denetleyebilmesi, stresli durumlarla başaçıkması için kızgınlığın üç boyutunu tanıması gerekir. Onları kontrol edebilmek kızgınlığımızı da kontrol edebilmemizi sağlar.

Düşünceler: Kendimizi ve çevremizdeki kişileri ve olayları, kendimize özgü bakış açımızla değerlendiririz. Bakış açımızı ise, kişiliğimizi şekillendiren aile geçmişimiz, doğal yeteneklerimiz, değer ve inanç sistemimiz oluşturur. O nedenle zihinsel değerlendirme biçimi, kızgınlık davranışını en çok etkileyen öğelerden biridir.

Bedensel Tepkiler: Kızgınlığın ortaya çıkışı kalp atışlarının hızlanması, nefes alış verişinin düzensizleşmesi, kan basıncının artması gibi fizyolojik tepkilere neden olur. Bu değişimlerin sık olması ise yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları ve hayat kalitesinin düşmesi ile sonuçlanır. Bedensel tepkiler kızgınlığın, yaşarken farkına varmadığımız, ancak sağlığımızı tehdit eden çok önemli bir boyutudur. Bu tepkilerin çeşitli başaçıkma teknikleriyle kontrol altına alınması, kızgınlığın etkilerini büyük ölçüde hafifletir.

Davranışlar: Davranışlar, kızgınlığımızın yıkıcı ya da yapıcı olmasını belirleyen boyuttur. Hepimiz aynı şekilde davranmasak da kızgınlık anındaki davranışlar sırasında bağırmak, haykırmak en tanınan örneklerdir. İnsan ilişkilerinde önemli olan, haklı olmak değil, haklı kalabilmektir. Bunu gerçekleştirebilmek için de kızgınlık tepkisinin;

  • Doğru zamanda,
  • Doğru kişiye,
  • Doğru biçimde,
  • Doğru gerekçeyle ve
  • Doğru düzeyde

ortaya konması esastır.

Kızgınlık halinde, haklı kalabilmek için, tepkinin kontrol edilmesi gerekir. Tepkiyi kontrol etmek, kızmamak ya da kızgınlığı göstermemek değil, kızgınlığı doğru ve sağlıklı biçimde göstermek anlamına gelir. Aksi halde, olumsuz duyguları bastırmak, sahte hoşgörü ya da yüzleşmekten kaçınmak, kişinin ya duygularını biriktirip patlamasına ya da ezilmesine neden olur. Yapılması gereken, insan mühendisliğinin ilkelerini; iletişim becerilerini, insan davranışının temel öğelerini bilmek ve kullanmaktır..

Yapıcı ve Yıkıcı Kızgınlık

Genel olarak sekiz temel duygudan söz edebiliriz. Diğer duygular ise bunların türevleri olduğu için “ikincil duygu”lar olarak tanımlanır. Temel duygular; korku, sevgi, şaşkınlık, iğrenme, utanç, öfke, üzüntü ve sevinçtir. Kızgınlık bu duyguların tümünün sonucu olabileceği için ikincil bir duygu olarak ele alınabilir.

Sağlıklı, mutlu ve başarılı insanlar, enerjilerini kontrol edebilecekleri alanda toplarlar. Enerjiyi etkili olamadığımız alanlara yöneltmek ve o alanları kontrol etmeye kalkışmak, olsa olsa engellenmeye ve olumsuz duygulara yol açar.

Kızgınlığın Kökenleri

Bakış açımızın ve davranışlarımızın kızgınlığı artırdığına değinmiştik. Bu konuyu biraz daha somutlaştıralım.

Kişinin iç sesi: Duyguları etkileyen düşüncelerin şekillenmesinde, kişinin iç konuşmalarının önemi büyüktür. Kızgınken oluşturulan “Bana bunu nasıl yapar”, “Ben ona göstereceğim” gibi cümleler, kızgınlığı kışkırtır.

Karşısındakinin zihnini okuduğunu sanmak: İş arkadaşıyla bir anlaşmazlık yaşayan kişi, onu yöneticinin odasına girerken gördüğünde kendisini şikayet edeceğini sanıp kızgınlık yaşar. Oysa durum tamamen farklı olabilir.

Olumsuz olayları abartmak: Olayı olduğundan daha ciddiye almak ve üstünde durmak, kızgınlığın yoğunluğunu artırır. Her şey olduğundan daha kötü görünmeye başlar.

Sınır koymak ve esneklik göstermemek: Düşünce dünyasındaki katı kurallar, tepkinin ertelenmesine ve duygu yoğunluğunun şiddetlenmesine yol açar.

Beklentilerin yüksek olması: Beklentilerin gerçekleşmemesi, olumsuz duyguların temel nedenlerindendir.

  1. Kişinin kendiyle ilgili beklentilerinin gerçekleşmemesi, başarısızlık duygusu ve özgüven kaybı, sonra da kızgınlık yaratabilir.
  2. Kişinin başkalarıyla ilgili beklentilerinin gerçekleşmemesi, başkalarıyla çatışma yaşamaya neden olabilir. Maaşına zam bekleyen çalışan umduğunu bulamayınca, güvenini kaybeder, kızgınlık yaşar.
  3. Düşük beklentiler de kızgınlığı şekillendirebilir. Kolay vazgeçmeye ve hayal kırıklığına neden olabilir.

Başkalarını değiştirme çabası: Kişinin çevresindekilerin de kendisi gibi olmasını, gerekirse değişmesini istemesi ve karşılık alamaması kızgınlık yaratabilir.

İsteklerle zorunluluklar arasında uyuşmazlık: Yapmak istedikleri, yapması gerekenler tarafından engellenen kişiler, eğer sorumluluklarını o ana dek yerine getirmemişlerse, kızgınlıkla sonuçlanan çatışma yaşarlar.

Zayıf benlik duygusu: Kızgınlık duygularını nasıl yaşadığımız, büyük oranda yetişme yıllarında aile içinde gözlemlenerek öğrenilir.

Ne yapmalı?

Öfkeyi doğal haliyle ortaya koymanın, bağırıp çağırmanın rahatlatıcı olduğu düşünülür, ancak bu yaklaşım, öfkeyle başaçıkmanın en kötü yollarından biridir. çünkü saldırgan yaklaşım, insanı daha çok uyarır. Kızgınlık dalga dalga çoğalır, hatta bulaşıcı olabilir. Kızgınlığı bastırmak değil, kontrol etmek gerekir. Bunu yapmak için;

  1. Davranışlar duyguları doğurur. Genelde kişi düşünceleri ve duygularının sonucunda davranır. Kızan kişinin sesi yükselir, suratı asılır, el kol hareketleri sertleşir. Böyle bir ilişkinin tam tersi de geçerlidir. Kaygısız davranan kişinin kaygısı azalır, sakin ve kayıtsız davranan kişinin öfkesi geçer.
  2. İş hayatı uygun olmayan duygusal çıkışları kabul etmez. Kızgınlığı olumlu enerjiye dönüştürüp işi tamamlamaya, daha yaratıcı olmaya yöneltmek yarar sağlar.
  3. Onunla yaşamayı” öğrenmek: Karşınızdakinin, öfkenizi tetikleyen davranışlarını değiştirmesini beklemek yerine “onunla yaşamayı öğrenmek” en iyi yoldur. Arkadaşınızdan mutlak dürüstlük beklemek yerine, bazen bunun olamayacağını kabul etmek, ilişkiyi sürdürmek için daha uygundur.
  4. Sınırları belirlemek: Kendini tanımak, hangi durumda, neye ne kadar tahammül edebileceğini belirlemek, daha kötüsüne hazırlanmaya yardımcı olur. Kişiye, kızgınlığını tetikleyen durumla başaçıkabileceğini gösterdiği için de psikolojik olarak daha güçlü hissetmesini sağlar.

“Onunla yaşamayı öğrenmek” veya “kişisel sınırları belirlemek” kolay olmasa da kızgınlık ile başaçıkmada çok etkili tekniklerdir.

Sonuç

Yapılan bir araştırma, üst düzey yöneticilerin iki sebeple işlerini kaybettiklerini ortaya koymuş: “Değişikliğe uyumda başarısızlık” ve “ekip liderliğinde yetersizlik.” İki özellik de duygusal zeka yetkinlikleri olan sosyal beceriye ve duygusal kontrola bağlıdır.

“Kafası kızdığı zaman gözü hiçbir şey görmeyen”, “pire için yorgan yakan”, sık sık “sigortası atan” kişiler ekip liderliğinde yetersiz olurlar. Bu kişilerin 21. yüzyılın ihtiyaç duyduğu yöneticiler olmadığı da bellidir.

Kendini kontrol etme becerisi, kişiyi sonunda mahcup olacağı durumlara düşmekten korur ve böylece “bütünlük” (özü sözü bir olmak), “tutarlılık” ve “güvenirlilik” gibi bir lider için gerekli üç temel özelliği sergilemek mümkün olabilir.

Sending
User Review
5 (5 votes)
yazar avatarı
Prof. Dr. Acar Baltaş

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.