Hürriyet Gazetesinde Acar Baltaş
|Kehanet Boşa Çıktığında…
1956. Amerika’da bir tarikat, UFO’larıyla gelecek olan uzaylıların dünyayı işgal edeceğine ve kıyametin kopacağına inanmıştır. Tarikat üyeleri, liderlerinin UFO’ların geleceğini ve işgalin başlayacağını söylediği zaman ve yerde buluşurlar, beklemeye başlarlar ama ne gelen vardır ne giden. Bu durumda tarikat üyelerinin öfkelenmesini, enayi yerine kondukları için lidere kızmasını beklersiniz değil mi? Hayır, öyle olmaz. Liderleri, onlara uzaylıların ikinci bir şans verdiğini ve kıyameti ertelediğini söyler; kazanılan bu zamanda tarikata daha fazla taraftar
toplamalı, daha fazla insanı kurtarmak için çaba sarf etmelidir tarikat. Kalabalık bu sözlere inanır, tarikat ileriki dönemde daha da kalabalıklaşır, daha fazla güç kazanır.
Neden böyle olur? Aptal mıdır bu insanlar?
Bu sorunun cevabını psikolog Leon Festinger, ‘When Prophecy Fails’ (Kehanet Boşa Çıktığında) adlı kitabında veriyor. Temel inançlarımızla çelişen bir durum yaşadığımızda, aşırı bir rahatsızlık ve zihinsel stres yaşarız. Leon Festinger bu durumu ‘bilişsel çelişki’ (‘cognitive dissonance’) olarak adlandırıyor ve sözünü ettiğim kitabında bu kavramı anlatıyor. Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş’ın seçimden çok önce ama seçimin muhtemel sonucunu da öngörerek yazdığı ve bana da gönderdiği ‘Bilişsel Çelişki ve Güncel Siyaset’ başlıklı makalesinden aktarıyorum:
‘Festinger hipotezini iki temel üzerine oturtmuştur. Birincisi, çelişki sonucunda psikolojik olarak rahatsızlık duyan kişi çelişkiyi azaltmak ve kendi içinde uyum sağlamak arayışına girer. İkincisi, çelişki aşikâr olarak ortadaysa bunu azaltma çabalarının yanı sıra kişi aynı zamanda bu çelişkiyi ortaya koyan bilgi ve durumlardan aktif olarak kaçınma yolunu seçer. Böyle bir durumda imkân varsa dış gerekçelere sığınır, eğer buna imkân yoksa kendisi gerekçe üretir.’ Belli bir çevrede seçim sonucu oluşan büyük hayal kırıklığına bahane bulma çabalarını günlerdir izliyorum.Belki bu hayal kırıklıklarını ve verilen tepkileri Prof. Dr. Baltaş’ın aktardığı iki temel hipotez üzerinden okumakta fayda var.
Yolsuzluk algısını yönetmek…
ÖNCE ticari iletişimde, yani reklamda, sonra da siyasi iletişimde psikoloji teorilerinden 100 yılı aşkın süredir yararlanılıyor; hatta iletişimin temelinde Freud’dan başlayarak psikolojinin teorilerinin olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık sabahı o yolsuzluk operasyonuyla uyandığında, ortaya atılan iddiaların kendi seçmeninde büyük bir ‘bilişsel çelişki’ yaratacağını biliyordu. Aynen, uzaylıları karşılamaya giden tarikat üyelerine tarikat liderinin yaptığı gibi insanlara rahatlamaları için bir şey vermesi gerektiğini belki bilimsel olarak belki de içgüdüsel olarak biliyordu. ‘Bu bize yapılmış bir komplodur’ söylemi tam da bu amaca hizmet ediyordu. Bilişsel çelişkiye düşen kitlelere bir sığınak yani. Prof. Acar Baltaş, makalesinde, ‘Bir bilişsel çelişki yaşandığı durumda, insanlar kendi inançlarını besleyecek bilgi kanallarına yönelirler. Böylece kendilerine sunulan bilgiyle inançlarını tazelerler’ diyor ve ekliyor:
‘İnsanlar inançlarına aykırı bilginin verildiği kanallara karşı kulaklarını ve gözlerini kapatırlar. Onları yalancı ve güvenilmez olarak niteleyip, kendilerini zor durumda bırakacak ve cevap veremeyecekleri ayrıntılara hiç girmeyip, iddiaları tümden geçersiz kılarlar (‘Bu dava bütünüyle çöp’, ‘Kaset üzerinden siyaset yapmak ahlaksızlıktır’). 17 Aralık sonrası yaşananlara bir de bu gözle bakın.
Muhalefetin bilişsel çelişkiyle imtihanı
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan ve yakın kurmaylarının siyasal iletişimde bilişsel çelişki kavramını bilip bilmediklerinden haberim yok ama tam da kitaplardaki teoriye uygun hareket ettikleri ortada. Peki acaba muhalefet, özellikle de CHP’nin bu teoriden, davranış bilimin klasikleşmiş bu ilkesinden haberi var mı? Bana öyle geliyor ki yok. Sadece CHP’nin de değil; 17 Aralık sabahı varlığı şüpheli bir hayalet olan ama bugün CHP dahil bütün aktörlerin ‘Gözümle görmedim ama inanıyorum kesin var’ dediği ‘paralel yapı’ veya ‘cemaat’ de bu teoriden habersizdi.
17 Aralık’tan sonra biz sadece yolsuzlukla ilgili bant kayıtları dinlemedik; ilgili ilgisiz her konuda, yasal olmadığı aşikâr dinlemeleri YouTube’da izledik. Bunların şahikası Suriye ile ilgili gizli toplantı kayıtlarıydı.
İşte bütün bunlar aslında AK Parti seçmenine kendi bilişsel çelişkisini aşması için yardımcı oldu; çünkü o ilgisiz kayıtlar ‘komplo’ izlenimini de, ‘paralel yapı’nın varlığına ilişkin beklentiyi de kuvvetlendirdi.
Orjinal gazete haberi için lütfen buraya veya buraya tıklayınız