Platin Dergisinde Acar Baltaş
|Geçmişi Hatırlamak ve Geleceği Planlamak
İnsanı diğer canlılardan ayıran birçok özellik vardır. “İnsan sosyal hayvandır”, “insan gülen tek canlıdır” vb. tanımlar herkesin malumudur. Ancak insanı diğer canlılardan ayıran en belirleyici özellik “geleceği planlamasıdır”. Şempanzeler gibi insana yakınlığı daha az olan canlılar düşünüldüğünde, örneğin mevsim dönümlerinde göç eden kuşlar veya gömdükleri cevizleri daha sonra yemek için saklayan sincaplar geleceği planlamaktan çok, genetik kodlarına yerleşmiş reflekslerle hareket etmektedir. Bu reflekslerin daha karmaşıklaştığı arıların yaşam döngüleri içinde çok adımlı planlamalar olduğu düşünülebilir Geleceği planlamak, değişimi öngörerek sonuçlarını kontrol edebilecek bir plan yapabilmektir. Fiyat artışı, hava durumu, iş yoğunluğu gibi koşulları göz önünde tutup altı ay sonra yapacağı tatilini şimdiden planlamak veya kendisine uzatılan lezzetli bir yiyeceği, kilo alma kaygısıyla reddetmektir. Bu insanda en gelişmiş noktasına varan alın lobu’nun (prefrontal cortex) bir fonksiyonudur.
İnsan beyninin yapısından kaynaklanan bazı hatalar bizi sürekli ve düzenli olarak yanılgıya sürükler. Örneğin hemen hepimiz yaşadıklarımızı hatırladığımıza inanırız. Oysa insan yaşadığını değil, yaşadığına yüklediği anlamı hatırlar. Şimdi şöyle bir senaryo hayal edin: En yakın arkadaşınızla iki çift olarak harika bir “mavi tur”a çıkıyorsunuz. Yaptığınız tatilin her dakikasından büyük zevk alıyorsunuz ve, harika bir hafta geçiriyorsunuz. Ancak seyahatin son gecesi eşleriniz neredeyse fiziki temasa varacak şiddette bir tartışma yaşıyorlar ve sabah kalktığınızda arkadaşlarınızın tekneyi terk etmiş olduklarını görüyorsunuz. Bu seyahati nasıl hatırlarsınız?
Ağrı toleransı araştırmalarında kullanılan yöntemlerden biri soğuk su testidir. Böyle bir araştırmada(1) denekler bir ellerini 60 saniye boyunca 14 derece soğuk suda tutarlar. Yedi dakika sonra diğer ellerini önce yine 60 saniye süresince 14 derecelik suda tutar, ardından 30 saniye boyunca su 1 derece ısıtılır Böylelikle ellerini bu kez toplam 90 saniye soğuk suda tutmuş olurlar. Biraz sonra deneklere kendilerinin tercih edecekleri bir uygulamanın tekrarlanacağı söylenir ve hangi uygulamayı tercih edecekleri sorulur. Objektif ölçütlerle değerlendirildiğinde ikinci uygulamanın deneklere daha çok ağrı yaşattığı açıktır, ancak deneklerin bütününe yakını ikinci uygulamayı tercih etmişlerdir.
Geçmiş yazılarımızı okumuş olanlar bu noktada “yaşayan benlik” (experiencing self) ve “hatırlayan benlik” (remembering self) kavramlarını anımsayacaktır.(2) İnsanlar yaşadıklarını hatırlamaz, yaşadıklarının kendilerinde bıraktığı en güçlü izi hatırlarlar. Bu izin oluşmasında da en son yaşanan duygunun etkisi çok büyüktür.
İnsanların hayatları boyunca büyük ölçüde tutarlılık gösteren bir yaşam doyumları vardır. Piyangodan büyük ikramiye çıkması veya kol-bacak kaybı gibi çok önemli olaylar yaşam doyumunu değiştirir ancak en geç altı-dokuz ay arasında insanların çok büyük çoğunluğu kendi temel çizgilerine (base line) geri dönerler.
Paylaştığımız grafik bize insanların en mutlu dönemlerinin evlenmeden bir yıl önceki dönem olduğunu göstermektedir. Daha sonraki iki-üç yıl içinde herkes kendi temel yaşam doyum düzeyinin biraz altına geri döner ve yaşam doyumu ancak çocuklar evden ayrıldıktan sonra başlangıç düzeyine yaklaşır.(3) Oysa insanlara yaşamlarındaki en önemli değerin ne olduğu sorulduğunda, hemen herkes “çocuklarım” der. Kadınlar arasında günlük işlerle ilgilenirken ne hissettikleri konusunda yapılan bir araştırmada, çocuk bakarken duydukları memnuniyet en alttaki etkinliğin bir üstündeki sırada yer almaktadır. En alt sırada yer alan etkinlik ise, ev temizliğidir.(4)
Hayal etme yanılgısı
İnsan geleceği planlarken hayal gücüne başvurur. Ancak hayal gücünün üç önemli kusuru vardır. Birincisi, kendiliğinden bazı şeyleri ekleme ve bazılarını da çıkartma özelliğidir. Yaşadıklarımıza ve hatırladıklarımıza yüklediğimiz anlam, birçok şeyi atlamak veya aradaki boşlukları doldurmak sonucunda gerçeğin fazlasıyla çarpıtılmış bir modelidir. Bunun günlük hayattaki en sık rastlanan örneği, birlikte yaşadıkları bir olayı anlatan eşlerin veya arkadaşların birbirlerinin sözünü keserek çeşitli düzeltmeler yapmalarıdır.
Hayal gücünün ve hafızanın ikinci kusuru bugünü geleceğe yansıtmasıdır. Hayal gücü geleceği zihinde canlandırdığında olayları olduğundan farklı görünecek duruma getirir. Aç olarak alışverişe çıkmanın, duyguların ve hormonların zirvede olduğu sırada partnerine bu duyguların değişmeyeceği konusunda söz vermenin yanıltıcı olduğunu biliriz.
Hayal gücünün üçüncü kusuru, olayları (özellikle de kötü ve istenmeyen olayları) mantığa bürüme (aklileştirme /rationalization) özelliğidir. Olumsuz bir olayın psikoloji baskısı altında işkence görmektense, kişi psikolojik bağışıklık sistemini devreye sokar ve olumsuz yaşantının “aslında” uzun vadede “isabet” olduğunu düşünmeye başlar.(5) Kültürümüzdeki “her işte bir hayır vardır” sözü bunun yansımasıdır.
Mutluluk ve yaşam doyumu
Hafızamız ve hayal gücümüz bizi sık sık yanılttığı halde, yaşantılarımızın ve duygularımızın biricik olduğunu düşünürüz ve kararlarımızdaki isabete inanırız. İstanbul veya Ankara’da yaşayıp da soğuk hava ve trafikten bunalanlar, Bodrum veya Antalya gibi ılıman bir iklimde yaşamanın hayalini kurarlar. Oysa Kahneman ve arkadaşlarının California, Ohio ve Michigan’ı içine alan araştırmasında gösterdiği gibi, kişinin yaşadığı yer (ABD’nin batısında veya orta bölgesinde yaşayan öğrenciler karşılaştırıldığında) “yaşam doyumu” düzeyini etkilememektedir.(6)
Hayal edilen mutluluğun yaşam doyumu düzeyinden farklı olmasının nedeni “Bir bütün olarak hayatından ne kadar memnunsun?” sorusuna verilen cevapla “Bugünlerde ne kadar mutlusun?” sorusuna verilen cevapların farklı olmasıdır. Yaşam doyumu (life satisfaction), kişinin hayatını değerlendirdiğinde hakim olan düşünce ve duygulardır. Bu ender ortaya çıkan bir süreçtir. İyilik hali (well-being) araştırmalarında verilen cevap bunu temsil eder. Buna karşılık mutluluk, insanların günlük hayatlarını yaşarken hissettikleridir. İnsanların evlilikle ilgili hayal ve beklentileri ve bu beklentilerin gerçekleşme süreci içindeki yaşantıları onları mutlu etmektedir. Daha sonra bu “mutluluğa” uyum sağlanması ve evliliğin bir rutin haline gelmesiyle herkes kendi “iyilik hali” düzeyine geri dönmektedir.
Sonuç
Hafızamız ve hayal gücümüz bizi yanıltır. Hafızamızın bizi yanıltmasının nedeni yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlam, hayal gücümüzün bizi yanıltmasının nedeni ise yaşayacaklarımıza yüklediğimiz anlamdır. Bir de buna kişinin kendisini olduğundan daha iyi değerlendirme eğilimi eklendiğinde, hatalı kararlar vermek ve bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalmak kaçınılmaz olmaktadır. Buna yaptığımız hatalardan ders almamak da dahildir. Herkes kendini “biricik” olarak algılar ve kendi yanlışlarını yaparak öğrenmek ister. Oysa hiç kimse bütün hataları yapacak kadar uzun yaşamaz. Belki de bu nedenle başkalarının hatalarından öğrenenlere olgun ve sağduyulu insan denmektedir. Bütün bunlar bize mutluluğun bir yere varınca veya bir ünvan kazanınca elde edilecek bir şey olmayıp, yolculuğun kendisi sırasında yaşanacak bir duygu olduğunu göstermektedir.
Kaynaklar:
1. Kahneman D ve ark. When more pain is preferred to less: adding a better end. Psychological Science 1993; 4(6):401-405.
2. Kahneman D, Riis J. Living and thinking about it: two perspectives on life. Kitap bölümü: N. Baylis, Felicia A. Huppert, B. Keverne eds. The science of well-being. Oxford University Press; 2005.
3. Clark AE ve ark. Lags and leads in life satisfaction: a test of the baseline hypothesis*. The Economic Journal 2008; 118(529): F222-F243.
4. Walker C. Some variations in marital satisfaction. Kitap bölümü: R Chester, J. Pe eds Equalities and inequalities in family life. Academic Press; 1977.
5. Gilbert D. Stumbling on happiness. Vintage Books; 2007.