Uyumlu ve doyumlu bir yaşam için duygusal zeka

duygusal-zeka.jpg_481598

Duygusal zeka, kendimizle, başkalarıyla ve çevreyle barışık olmayı, yaşama amaçlarını gerçekleştirmeyi ve zorluklarla başaçıkabilmeyi kolaylaştıran bir beceridir.

İnsanlık tarihi hayal etmemizin bile zor olduğu milyonlarca yıllık bir geçmişe sahip. Bu süre boyunca ciddi bir dizi çevresel, fizyolojik, zihinsel, duygusal ve sosyal değişimler geçirdi. Evrimin ilk dönemlerinde bu değişimler uzun bir zaman dilimine yayıldı. Zaman uyum sağlamak için yapısal değişikliklerin ortaya çıkmasında kolaylaştırıcı bir etkendi. Oysa bugün, ivmesi gittikçe artan değişim, organizmaya uyum sağlamak için gereksindiği zamanı tanımamaktadır.

İşte, bu ortamda duyguların, değişim ve evrim sürecinin en etkili silahı olan beyne yol göstericilik etmesine ihtiyaç var. Başka bir deyişle, düşünsel zeka (IQ) ile duygusal zeka (EQ)’yı birleştirerek etkin kullanmak, bugünün hızına yetişebilmemiz için bize güç veriyor. Geride bıraktığımız yüzyıla hükmeden düşünsel zeka idi. Yirmi birinci yüzyılda ise duygusal zeka düşünsel zeka kadar önemli ve geçerlidir.

Psikologlar neredeyse yüz yıldır zekanın tanımını yapmaya çalışmaktadır. On-on beş yıl öncesine kadar zeka dendiğinde akla gelen anlama, hafıza, karar verme gibi zihinsel süreçlerdi. Buna bağlı olarak zeka ölçümleri de düşünsel yetenek ve becerilerin ölçülmesine dayanıyordu. Ancak, yüksek düşünsel zekaya sahip, dolayısıyla, çabuk kavrayıp öğrenen, problem çözmede yetenekli pek çok kişinin gerek iş gerekse sosyal yaşamlarında başarısız olduklarının gözlenmesi, buna karşılık ortalama bir düşünsel zeka ile şaşırtıcı başarılar gösteren insanlara rastlanması bu kavramın sorgulanmasına yol açmıştır.

Duygular evrensel ve güçlüdür

Duygular ve duyguların ifade edilmesi evrensel özellikler taşır. Araştırmalar, insanların belli duyguları aynı şekilde ifade ettiğini ortaya koymuştur. Duyguların ifadesi, özellikle bebeklerin gelişiminde ve çevresiyle iletişiminde büyük rol oynar. çünkü yeni doğan bebek yaşayabilmek için tümüyle başkalarına bağımlı ve muhtaçtır. Yaşamının ilk anından itibaren başka insanlarla sosyal ilişki içinde olmak zorundadır; ihtiyaçlarını ifade edebilmeli ve bunun karşılığında anlaşılmalıdır.

California üniversitesi’nden Paul Ekman yaptığı araştırmada, hayatlarında sinema ya da televizyonla hiç karşılaşmamış, okuma yazma bilmeyen, değişik kültürlerden insanların belirli yüz ifadelerinden dördünü (korku, öfke, üzüntü, zevk) tanıdığını bulmuştur. Ekman’ın, Yeni Gine’nin ücra bölgelerinde diğer insanlardan tecrit edilmiş halde Taş Devri’ni yaşayan Fore kavmine varıncaya dek en uzak kültürlerin insanlarının bile temel duyguları tanıdığını, insanlar ve hayvanlar arasındaki bu davranış benzerliğini görmesi, duyguların ifade edilebilmesinin en önemli iletişim yollarından biri olduğunu ortaya koymaktadır. Duygular, bireyin bir toplum içinde yaşama şansını artırdığı için türlerin evriminde doğal seçilimle korunmuştur ve bir nesilden diğerine geçerek aktarılmıştır.

Son 20 yıldır yapılan araştırmalar zekanın zihinsel olmayan boyutuna dikkat çekmişlerdir. Bu boyutun uyum sağlama ve başarı açısından önem taşıdığını göstermişlerdir. Akademik zeka olarak da tanımlayabileceğimiz düşünsel zeka, yaşamın getirebileceği değişikliklere veya fırsatlara hazırlıklı olmayı sağlamamaktadır. Hayatta başarılı olmak için tek tip bir zekanın şart olmadığı, zekanın en az yedi temel boyutu olan geniş bir yetenekler yelpazesi olduğu görülmüş ve insanlar arası ilişkileri yöneten zekanın duygusal zeka olduğu saptanmıştır.

Düşünsel zeka ile duygusal zeka arasındaki fark

İlkokuldan başlayarak ışık hızını, üç bilinmeyenli denklemleri, havuz problemlerini çözmeyi öğreniriz. Ancak iş hayal kırıklıklarıyla, korkularla, öfkeyle başaçıkmaya, ilişkilerimizi huzurlu ve mutlu şekilde sürdürmeye geldiğinde havuz problemleri konusunda uzman olmak pek de işe yaramaz. çünkü davranışlarımızı yönlendiren, kurduğumuz ilişkileri ve niteliklerini belirleyen düşünsel zeka değil, ağırlıklı olarak duygusal zekadır.

Düşünsel zeka hayat başarısını tek başına öngöremez. Araştırmalar, düşünsel zekanın iş başarısını ortalama % 6, duygusal zekanın ise % 27 ile % 45 arasında değişen bir oranda öngördüğünü göstermiştir. 1940’larda Harvard üniversitesi mezunu doksan beş öğrenci, orta yaşlara gelinceye kadar izlenmiştir. Okul sınavlarında başarılı olan öğrencilerin, kariyer, ücret, verimlilik gibi konularda başarı düzeyi daha düşük öğrencilere kıyasla çok da ileride olmadıkları gözlenmiştir. Bu kişiler aynı zamanda ne hayatlarından daha hoşnut, ne de aile, aşk ve arkadaşlık ilişkilerinde daha mutludurlar.

İlginç olan bir başka araştırma verisi de dünya çapında 200 şirkette yetkinlikler konusunda yapılan bir çalışmada saptanmıştır. En başarılı çalışanların ortalama işlerde vasatlara oranla % 85, en karmaşık işlerde ise % 127 oranında daha verimli olduğu bulunmuştur. Araştırmaya göre bu farkın üçte biri teknik beceri ve bilişsel yeterliklerden, üçte ikisi duygusal yetkinliklerden kaynaklanmaktadır. Sonuçlar duygusal zekanın önemini çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır.

Duygusal zeka hakkındaki önemli bulgulardan biri de her kültür için geçerli olmasıdır. Kuzey Amerika’da yapılan duygusal zeka testlerinde belirlenen başarılı insanların ortak özelliklerinin Nijerya, Hindistan, Arjantin ve Fransa’daki başarılı insanlarla aynı olduğu bulunmuştur. Çalışmalarda düşünsel zekanın aksine duygusal zeka konusunda cinsiyete bağlı herhangi bir farka rastlanmamıştır. Her iki cinsiyetin de duygusal zeka düzeylerinin genel olarak aynı olduğu görülmüştür.

Düşünsel zeka ile duygusal zeka arasındaki en temel fark ise şüphesiz, IQ zor değişirken, EQ’nun geliştirilebilir olmasıdır. Bilim adamlarının “duygusal zeka düşünsel zekadan daha güçlüdür ve öğrenilebilir” saptaması duygusal zekaya daha eşitlikçi bir nitelik kazandırmaktadır.

Duygusal Zeka

Duygusal zekanın tanımını yaparak içimizde var olan ve geliştirebileceğimiz bu gücü tanıyalım. Duygusal zeka, kendimizle, başkalarıyla ve çevreyle barışık olmayı, yaşama amaçlarını gerçekleştirmeyi ve zorluklarla başaçıkabilmeyi kolaylaştıran bir beceridir. Yani, “duyguları tanıma, anlama ve etkin biçimde kullanma becerisi” şeklinde tanımlanabilir. Baltaş grubu olarak kendi kültürümüzdeki “olgun” insan kavramının tanımladığı özellikleri batının duygusal zeka tanımında görmekteyiz. Akıllı kararlar için duygular vazgeçilmez. Mantıklı olmak duyguların farkında olmakla mümkündür. Sosyal ve siyasal ortamı doğru kavrayabilmek ve yaşam amacına uygun davranabilmek için gerekli olan gücümüz duygusal zekada vardır.

Duygusal zekanın beş temel özelliği var. Hayatı anlamlı ve yaşanır kılabilen bu beceriler şu şekilde sıralanabilir; kendini tanıma ve yönetme, insanlar arası ilişkiler, uyum sağlayabilme, streslerle başaçıkabilme, genel duygu durumu.

Kendini tanıma ve yönetme becerisi: Bu beceri esas olarak duyguların farkında olma, koşullara ve amaca uygun olarak onları yönetebilme ve kontrol edebilmedir. Bu becerinin geliştirilmesi kişinin duygularından haberdarlığıyla, kazanılmış güvenli davranışıyla, kendine saygısıyla, bağımsızlığıyla ve kendisini gerçekleştirme girişimleriyle bağlantılıdır.

İnsanlar arası ilişkiler becerisi: Kişinin yakın çevresi ve sosyal dünyayla empati ve sosyal sorumluluk anlayışı içerisinde ilişki kurmasını sağlar. Diğer insanlara yol gösterme ve destek olma şansı verir.

Uyum sağlama becerisi: Geliştirici gerçeği arama, sorunlar karşısında yeni yollar bularak problem çözme ve esneklik özelliklerinin varolmasıdır. Kişi değişimin artan ivmesindeki en yararlı desteği duygusal zekanın bu özelliğinden alır.

Stresle başaçıkabilme becerisi: Duygusal ve bedensel zorlanmalar karşısında güçlü olmayı sağlayan yöndür. Stresleri göğüsleyebilme ve fırsatlara dönüştürebilmedir. Stresler karşısında hoşgörülü olmayı ve amaca dönük seçilmiş tepkileri düzenlemeyi sağlar.

Genel duygu durumu: Huzur ve mutluluk içeren bir iyimserlik halinin kişiye hakim olmasıdır.

Olumlu duygular ve yüksek iç motivasyonla birlikte gider. Kişi kendisi ve diğerleri için umutludur. Enerjisini iyiden ve olumludan yana kullanır.

Akıl ve duygu birliği

Değişim alabildiğine hızlanırken ve beklenmedik gelişmeler insandan sürekli daha üstün bilişsel yeterlilikler talep ederken gittikçe önemi artan duygusal zekanın geliştirilebilir olması, herkesin öğrenebileceği ve geliştirebileceği yetkinlikleri içermesi, bize gerek bireysel tatminimiz gerekse iş başarımız adına kaçırılmaması gereken yepyeni olanaklar sunmaktadır. Gözden kaçırmamamız gereken nokta, düşünsel ve duygusal zekanın birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olduğudur. Bunu akıl-duygu birliği olarak da tanımlamak mümkündür. Akıl, duygusal zeka olmadan verimli çalışamaz. Yaşamın anlamı ve gücü zeka türlerimizin sinerjisinde gizlidir.

Sending
User Review
4.4 (5 votes)

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.