Yatırımcının Özgüveni
|Bizim “ekonomik psikolojisi” adını verdiğimiz, özgün adı “davranışsal finans” (behavioral finance) olan disiplin kaynağını beyinle ilgili çalışmalardan alır. “Nöroekonomi” (neuroeconomics) adı da verilen bu yeni disiplin, “sinirbilimi” (neuroscience), “ekonomi” ve “psikoloji” disiplinlerinde yapılan çalışmalardan toplanan bilgilerin bir araya gelmesinden oluşmuş “hibrid” bir alt disiplindir.
“Üstüme Sürücü Tanımam”
Bu yazımızın konusu, insanların kendilerine olan güvenlerinin ne ölçüde gerçekçi temellere dayandığı ile ilgili çalışmalar olacak. Seattle’da iki psikiyatrist elli sürücüye şu soruyu sormuşlar: “En son direksiyonda olduğunuzda sürüş becerinizi, dikkatinizi ve ruhsal durumunuzu nasıl değerlendirirsiniz?” Sürücülerin çoğu, kendilerini ve durumlarını “çok iyi” veya “%100” olarak değerlendirmişler.
Ancak durumu fazlasıyla ilginç kılan, bu görüşmelerin hastanede yapılıyor olması ve sürücülerin ambulansla getirilmiş olmalarıydı. Polis raporlarına göre, sürücülerin % 66 sı yaptıkları hatadan bütünüyle sorumluydular. Yarısından fazlasının arabası hurdaya çıkmıştı ve yarısına yakını mahkemeden mahkumiyetle çıkacaklardı. Elli sürücü arasında sadece beş sürücü, “kısmen” hatalı olduğunu kabul etmişti.
Sizce sürücülerin böyle hayal dünyasında olmalarının ve kendilerini bu kadar hatalı değerlendirmelerinin özel bir nedeni var mıydı? Belki hayret edeceksiniz ama, bu sorunun cevabı, bu tutumun “normal” insan davranışı olmasıdır. Geçmiş yıllarda toplantılarda katılımcılara, “kendilerini çevrelerindeki kişilerle kıyasladığında, zihinsel beceriler, (satış becerisi, yönetim becerisi vb.) açısından ortalamanın üzerinde olduğunu düşünenler el kaldırsın” dediğimde, salondakilerin dörtte üçünden daha az kişinin el kaldırdığına tanık olmadım.
Her insan kendisini olduğundan daha güzel, yakışıklı ve yetenekli görür. Atalarımızın dediği gibi, “kuzguna yavrusu şahin gözükür” ve bir süre sonra kuzgun da buna inanır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu, insana özgü “normal” bir davranıştır. Ancak bu noktada sorun ölçü sorunudur. ölçü kaçtığı zaman ortaya “tedbirsiz iyimserlik” veya “kör iyimserlik” dediğimiz bir durum çıkar ki, yatırım kararları açısından bu durum çoğunlukla üzücü ve hatta bazen felaketle sonuçlanan adımların (yatırım kararlarının) nedeni olur.
Doz Zehirdir
Kahneman,”insanın başarı konusunda mutlak bir gerçekçilik içinde olması, hiçbir risk alamaması sonucunu doğururdu”, demiştir. 300 girişimciyi içine alan bir araştırmada, “sizinki gibi bir girişimin başarı şansı nedir?” diye sorulmuştur. Katılımcıların %39‘u başarısızlık ihtimalinin, 10’da 7’den daha az olmadığını, söylemiştir. Ancak, “siz kendi başarı şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu ise, araştırmaya katılanların %81 i, “10’da 7’den fazla” diye cevaplandırmıştır. Katılımcıların % 33’ü ise başarısızlık ihtimalini % 0 (sıfır) olarak değerlendirecek kadar yüksek bir özgüven göstermişlerdir. Oysa eldeki veriler, yeni girişimlerin % 50’sinin ilk beş yılda başarısız olduğunu ve kapandığını göstermektedir.
Sevgili okuyucular, olumlu düşünce ve iyimserlik “iyi”dir. Ancak unutmamak gerekir ki, “doz zehirdir”. Gerçekçi olmayan iyimserlik ve aşırı güven yatırımcıların en büyük ayak bağıdır. “Rhonda Byrne’in “Sır”rındaki “çekim yasası” hayatı temsil etmez ve hiçbir bilimsel temele dayanmaz. Kişinin kendisi dışındaki konu ve olayları “istemenin gücü ile istediği yöne çevirmesi, ancak saflara özgü bir inançtır. Yapılan araştırmalar, hisselerini sürekli inceleyen yatırımcıların, bu konuya özel önem vermeyenlerden daha fazla kazanmadıklarını ortaya koymuştur.
Gelecek yazımızda, profesyonel ve bilgili olduğunu düşünen yatırımcıların, içinde yaşadıkları “gerçek dışı” dünyayı konu eden araştırmalara yer vereceğiz.
Kaynaklar
Ola Svenson:”Are we all less risky and more skillful than or fellow drivers?” Acta Psychologica Vol 47. (1981)
Daniel Kahneman: Remarks at the Institute of Certified Financial Planners. Wealth Management Symposium. New York. (1999)
hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanırım ve bu yüzden uzun zamandır toz pembe bir yatırım hayalleri kurarken yani hocamın da dediği gibi saf bir düşünce tarzı ile olumlu düşünerek her şeyi pozitif anlamda yorumladığım dönemde çok iyi bir ders oldu ve üzerinden atladığımı birçok konuyu yeniden gözden geçirircem…
Makalenizi çok beğendim.
Çok güzel …
İsteme gücünün önemini anlamak isteyen ve biraz da titreşerek eforsuz bir şekilde olumlu sonuçlar almayı umut eden biriyseniz ”Çekim Yasası” kitabını okumanızı öneririm. Ben çok faydalandığımı söyleyebilirim. Tamamen bilimsel temellere dayalı (!) olduğunu okuduğunuzda fark ediceksiniz.