BUSINESS LIFE DERGİSİNDE ACAR BALTAŞ
|İyi hissetmekten iyi yaşamaya: Hedonizm ve Ödömonizm üzerine bir inceleme*
Prof. Dr. Acar Baltaş
İyilik haliyle ilgili, özellikle Keyes’in çalışmalarında vurguladığı üzere, iki temel anlayış öne çıkar. Modeller ne kadar karmaşık olursa olsun, birbiriyle ilişkili olarak değerlendirilen bu iki kavram hedonizm ve ödömonizmdir (eudaimonia). Hedonik görüşe göre iyilik hali, iyi hissetmeyi hazla ve bireysel mutlulukla ilişkilendirir. Buna karşılık ödömonik yaklaşım iyilik halini kişinin güçlü yönlerini gerçekleştirmesi, kendinden daha büyük bir amaca hizmet etmesi, değerleriyle uyumlu bir yaşam sürmesi ve potansiyelini hayata yansıtarak anlamlı bir hayat sürmesi olarak değerlendirir. Hedonik mutluluk bireysel mutluluğu, buna karşılık ödömonik mutluluksa toplumsal olan nihai mutluluğu temsil eder. Sosyal bilimler ödömonik mutluları optimal yetkinliklere sahip, iyi nitelikli, bilgin ve hayatın zorluklarıyla başa çıkabilen insanlar olarak özetlemiştir. Sosyal bağlamda dikkat edilen ölçütler (Keyes, 1998-5 Sosyal mutluluk modeli); sosyal tutarlılık, sosyal kapsayıcılık, topluma dahil olabilme, sosyal katkı ve sosyal gerçekleşme olarak belirlenmiştir. Ödömonik felsefe bu yönüyle kişinin çevresine yaptığı katkıyı da içine alır.
ÖDOMONİK MUTLULUK
Ödömoni (eudaimonia) kavramı, belirli bir yaşantı sonucu ortaya çıkan bir olay olmayıp bir yaşam biçimine verilen bir isimdir. 1 Bu kavram insanın, kendi içinde değerli olduğuna inandığı bir hayat yolunu izlemesi anlamına gelir. Yazarları bu fikre götüren, insanın doğasında bulunan evrensel değerlerin varlığına olan inançlarıdır. Buna göre ödömonik hayat yolu dört temel motivasyona dayanır:
- Kişi gelişim, ilişkiler, topluma hizmet, sağlıklı yaşam konusunda sahip olduğu değerleri dış ödüllere bağlı olarak değil, öyle olduğuna içten gelen bir güçle inandığı için izler.
- Dış dünyanın hoşuna gidecek (dışardan empo- ze edilen) şekilde davranmak yerine özgün ve doğal olan davranışlar gösterir.
- Yüksek bir farkındalık sahibi olarak çevresinde olan bitenden haberdardır.
- Yeterlilik, bağlılık ve otonomi açısından kendi psikolojik ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde davranır. Benzer şekilde MİDUS, ödömonik mutluluğu altı boyutta değerlendirir:
- Kişisel olgunluk: Kendiyle ilgili görüşlerini sınamak ve yeni deneyimlere açık olmak.
- Otonomi: Genel kabullere aykırı olsa da farklı görüş geliştirmek konusunda güven duymak.
- Özsaygı: Kişiliğin büyük bölümünden hoşnut olmak.
- Destekleyici sosyal ilişki çevresine sahip olmak.
- Hayatı üzerinde kontrol duygusuna sahip olmak.
- Anlamlı bir hayat yaşadığını hissetmek.
Kasser ve Ryan, dış dünyaya (başkalarının görüşlerine) bağlı olan servet, şöhret, imaja bağlı beklentiler yerine; gelişim, bağlılık, topluma hizmet ve sağlık gibi iç değerlendirmeye bağlı beklentiler geliştirenler arasındaki farkı incelemişlerdir.2 İç değerlendirmeye bağlı amaçlar taşıyanların, kendini gerçekleştirme, olumlu duygu durumu, enerjiklik gibi çok daha yüksek psikolojik iyilik haline sahip oldukları görülmüştür. Bu gruptakilerin aynı zamanda depresyon, olumsuz duygu durumu, kaygı ve bedensel semptomlar gibi hastalık belirtiklerinden uzak oldukları bulunmuştur. Ödomöni duygusu yaşayanlar, kendilerini sadece iyi hissedenlere kıyasla daha az yetersizlik, kalp hastalığı ve kronik bedensel hastalık yaşarlar.
İÇ DEĞERLENDİRME Mİ DIŞ DEĞERLENDİRME Mİ?
Araştırmacılar bir başka araştırmalarında şehirde yaşayan 18 yaşındaki gençleri incelemiştir.3 Annenin şefkati ve psikolojik ihtiyaçların karşılanmasına dayanan bir çevrede yetişenlerin daha otonom oldukları, daha sıcak ilişkiler kurdukları, daha az maddi hedefler peşinde oldukları, sosyal sorumluluk etkinliklerine katıldıkları ve daha iyi akıl ve ruh sağlığına sahip olduklarını bulmuşlardır. Otonomi ve ilişki kurmak konusundaki bu desteklerin dış değerlendirme yerine iç değerlendirmeye dönük hedefler geliştirmeyi sağladığı düşünülmüştür. Temel psikolojik ihtiyaçların desteklendiği çocuklar ödomonik bir hayat tarzı geliştirmeye yatkın olur. Buna karşılık sıkı denetim altında büyüyen, anne-babaları veya bakıcıları tarafın- dan reddedilen çocukların daha güvensiz ve düşük özsaygıya sahip oldukları ve dış değerlendirmeye açık hedefler koydukları görülür. Bu çocuklar kendilerini değerli hissetmek ve sevilmek için dış değerlendirmeye dönük hedefler seçer.
SONUÇ
“Hayatta en önemli şey kazanmaktır” (Winner takes it all) ve pazar ekonomisi anlayışının egemen olduğu ortamlar, başkalarını düşünmek (altruizm) ve topluma hizmet etmek düşüncesini ortadan kaldırıyor. Ödömonik hayat anlayışına kıyasla, bireyciliğin hakim olduğu ve herkesin kendi çıkarını düşündüğü ekonomilerde zevk ve hazza dayalı kendini iyi hissetme anlayışı kapitalist etikle uyumlu gözüküyor. Ancak bu anlayışla yaşayanlar, paranın satın alabileceği maddi değerlerin peşinde koşarak mutlu olacakları yanılgısına düşmekte, deniz suyu içerek susuzluklarını gidermeye çalışmakta. Yine bu anlayışla yetişen çocuklar, kendi kendine yetmekten uzak, dış değerlendirmelere bağımlı olarak mutsuz bir yaşam süren ve giriştikleri işlerde kişisel çıkarlarını toplumun önüne koyan yetişkinliklere dönüşmekte. Ödömoni, mutluluk ve iyilik hali üzerinde dış kaynakların etkisinin sınırlı olduğunu, bireysel yetkinliklerle buna ulaşılabileceğini açık biçimde göstermiştir.
* Hayatın Hakkını Vermek kitabından alınmıştır. Doğan Egmont Yayınevi, 2020
Kaynakça:
- Ryan RM, Huta V, Deci EL. Living well:a self-determination theory perspective on eudaimonia. Journal of Happiness Studies 2008;9:139-170.
- Kasser T, Ryan RM. Further examining the American dream: differential correlates of intrinsic and extrinsic goals. Personality and Social Psychology Bulletin, 1996;22, 280-287.
- Kasser T, Ryan RM,Zax M,Sameroff AJ. The relations of maternal and social environments to late adolescents’ materialistic and prosocial values. Developmental Psychology, 1995;31:907-914.